Paylaş
Ben ilkokulu Nilüfer Hatun İlkokulu'nda okudum.
Okulun üç taraçadan oluşan büyük bir bahçesi vardı.
Üç bahçe de bizimdi.
1970'lerde ben mezun olduktan sonra üç bahçeden birini Milli Eğitim Müdürlüğü alıp orada kendi binasını kurdu.
Kaldı geriye iki bahçe.
1990'larda parasız kalan eğitime otopark gelirini enjekte etmeye karar verdiler.
Gitti okulumun geriye kalan bahçeleri!
Şimdi oraları otopark oldu.
Sadece benim okulumun değil, bütün okulların kısa tarihi işte bu.
Binalar bürokrasiye takıldı
Evinde az-çok hasar olan herkes birbirine ve bize aynı soruyu soruyor:
Şimdi ne olacak? Evimizi tamir edebilir miyiz? Nasıl? Kime?
Çoğu insan, devletten bir yardım filan beklemiyor. Başının çaresine bakacak, parasını vermeye razı.
Arkadaşımız Sevinç Yavuz günlerdir bu soruların cevabını araştırıyor.
Ne yazık ki size öncelikle şunu söyleyebiliriz: Bu soruların cevabını henüz hiç kimse bilmiyor. Öğrenebildiklerimizi ise bugün size aktarıyoruz.
Ancak bir gerçek var ki, o da, evlerinde hafif hasar olanların bu sorunu kendi kendilerine çözümlemek zorunda kalacakları.
İkinci önemli gerçek, bu bina meselesinin Marmara Bölgesi'ni haftalarca ve aylarca meşgul edeceği. Yıkılması gereken binalar hakkındaki kesin karar bile ancak haftalar sonra kesinleşecek.
Bir başka sorun, bütün kontrolün Bayındırlık Bakanlığı tarafından ele alınmış olması. Bu da işleri büsbütün geciktiriyor.
Ama Bakanlık tek başına her işe yetişemez. Eninde sonunda elindeki bu denetim ve uygulama yetkisini dağıtmak zorunda kalacaktır.
Paylaş