Paylaş
Milli Eğitim Bakanı, daha depremde meydana gelen hasar ortaya çıkmadan bir açıklama yapmış, okulların açılmasının ertelenmeyeceğini, çocukların bir an önce enkaz ortamından çekilip çıkarılmasının ne kadar önemli olduğunu söylemişti.
Bu niyet (çocukları enkaz ortamından çekip çıkarmak), iyiydi güzeldi, ama depremin tokadının en sert biçimde indiği şehirler ve kasabalar için gerçeklerle pek uyuşmuyordu.
Okulların büyük hasar gördüğü, sağ kalanların çocuklarıyla birlikte terketmeye çalıştığı İzmit, Adapazarı, Gölcük gibi yerlerde ailelerin ilk derdi okulların ertelenmesi ya da ertelenmemesi değil tabii...
Ama bir yandan da çocukların hakikaten enkaz ortamından, deprem psikolojisinden bir an önce kurtarılması, ruhlarında açılan yaraların sarılması gerekiyor.
Bunu yapmak, İstanbul'da çok daha kolay. Okullara ve öğretmenlere çok büyük görev düşüyor.
Ancak bir endişe var. O da okul binalarının İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün belirttiği kadar sağlam olup olmadığı endişesi.
Şu ortamda kimseyi gereksiz yere korkutmamalıyız, ama hepimizin yetkililere olan güveni ağır bir hasara uğradı.
Velilerin bu endişesini gidermek Milli Eğitim Bakanlığı'na düşüyor.
Erzincan İstanbul
Arkadaşımız Berran Tözer'in dün ve bugün Hürriyet'te yayımlanan Erzincan depremzedeleriyle ilgili röportajı insanın içini ezen ve utançtan yüzünü kızartan bir gerçeğe değiniyor.
Erzincan, yani Türkiye'nin depremle neredeyse eşanlamlı hale gelmiş şehri.
En son 1992'de tokadı yedi.
Ve ne o sırada ne de daha sonra bu şehir halkı için tek bir ruhsal tedavi uygulanmadı.
Hatta tek bir psikiyatrist bile yoktu şehirde. Erzincan, ilk ruh hekimini bundan üç buçuk ay önce gördü...
Erzincan depreminin psikolojik boyutlarını ölçen tek araştırma da, ODTÜ'den Prof. Dr. Karancı, Prof. Dr. Rüstemli ve Doç. Dr. Sucuoğlu tarafından depremden 16 ay sonra yapıldı...
Halbuki bugün İstanbul’da da, Marmara Bölgesi'nin her yerinde de bireysel ya da grup halinde ruhsal tedavi uygulanıyor, psikologlar, psikiyatristler, hastaneler ve tıp fakülteleri canla başla uğraşıyor.
Deprem sadece Marmara Bölgesi'nde yaşayanların ruhunu mu zedeler?
Neyse, zaten her türlü suçluluk duygusuyla kıvranıyoruz, bunu daha fazla arttırmayalım!
Bu deprem, umarız ki Türkiye'de ruh bilimiyle (ya da sanatıyla) uğraşan bütün uzmanlar için de bir dönüm noktası olsun.
Paylaş