Paylaş
BUNDAN birkaç ay önce, Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Hürriyet gazetesi yönetici ve yazarlarını bir akşam yemeğine davet etti.
Bu yemekte İstanbul'un sorunlarıyla ilgili yapılan konuşmalar, Hürriyet İstanbul'da da haber olarak yayımlandı.
Yemekte içki servisi yoktu. Zaten Büyükşehir Belediyesi'nin işlettiği tesislerde (Yıldız Parkı Malta Köşkü, Çadır Köşkü; Emirgan Parkı Beyaz, Sarı, Pembe Köşkler; Beykoz Hıdiv Kasrı; Çamlıca tepesi) alkollü içki satılmıyor.
Genel yayın yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, birkaç hafta önce yazdığı bir yazıda buna değindi. Beyaz Köşk'ü kasvetli bulduğunu söyledikten sonra, Erdoğan döneminde getirilmiş içki yasağının hálá devam ettiğini ekledi. Hatta bu yazı üzerine Kürşat Bumin, Yeni Şafak'ta bir yazı yazarak, içki-içki yasağı ve özgürlük arasında bir ilişki olmadığını bile belirtti.
Ben bütün bu felsefi-siyasi konulara girecek değilim! Ama İstanbul'un bu en güzel mekanları ilgi alanıma giriyor.
Bence, Büyükşehir Belediyesi'ne ait bu köşklerin sorunu içki değil.
Köşkleri Turing işletirken içki servisi yapılıyordu; ama o zaman da sorunlar vardı. Fiyatlar şimdikinden daha pahalıydı ve servis iyi değildi.
Bu köşkleri devralan belediye, fiyatları indirdi. İçki servisini de kaldırdı.
Herkes içki içmiyor ya da gittiği lokantada içki aramıyor. Köşklerin içkisiz olarak da önemli bir müşteri kitlesi var. Özellikle ne zaman gitsem, Hıdiv Kasrı'nı tıklım tıklım dolu buluyorum.
Ama bu, belediyeye ait köşklerde her şey güllük gülistanlık anlamına gelmiyor.
Bence bu köşklerin en büyük sorunu bakımsızlık. Servis de Turing dönemine göre daha iyileşmiş filan değil.
Bence sorun, Büyükşehir'in büyük bir kamu kurumu olmasından kaynaklanıyor. Lokanta işletmeciliği ne kadar küçük çapta yapılırsa, o kadar dinamikleşen bir işkolu; hantallığı asla kaldırmıyor.
İçki satsa da böyle, içki satmasa da!
Paylaş