Paylaş
TAYYİP Erdoğan 1994'te büyükşehir belediye başkanı seçildiğinde, herkes kendi kişiliğinden çok, temsil ettiği görüşle ilgilenmişti. O zamanlar Refah'la ilgili tartışmalar diğer herşeyi örttüğü için bu doğaldı.
Oysa, Edooğan’ın babasının Rize'den göç etmiş, kendisinin de Kasımpaşa'da doğup büyümüş olması önemliydi. Çünkü o bu özelliğikleriyle tipik bir İstanbullu'ydu. Rize, İstanbul'a en çok göç veren illerden, Kasımpaşa ise İstanbul’un en kişilikli semtlerinden biri.
İstanbullu deyince hala aklımıza aynı görüntü geliyor: Konak ya da yalıda doğmuş bir paşa torunu!
Aslında böyle bir şey yok. İstanbul, uzun yıllardan beri, önce Balkan'lardan, sonra Anadolu'dan göçedenlerin şehri. Buraya dedesi göçedenler kendilerini gerçek İstanbullu olarak tanımlayıp, babası göçedenleri göçmen diye küçümsüyor. Babası göçedenler de kendisi göç etmiş olanları küçümsüyor. Yani göç, aslında üç kuşak arasında, 100 yıl içinde olup biten bir tartışma!
Son 20 yılın nüfus sayımları, İstanbul'da yaşayanların çoğunluğunun İstanbul'da doğmamış olduklarını gösteriyor.
O nedenle artık İstanbullu dediğimizde gözümüzün önüne dedesi İstanbulin giyen, nenesi Göksu'da mesireye çıkan bir tip gelmemeli. Bu gerçekle uyuşmuyor. Gerçek İstanbullular, nerede doğmuş olurlarsa olsunlar, İstanbul'u benimsemiş olanlardır.
Paylaş