Ayşen Gür: Kapkaç terörü Serap Hanım'ın yaşadığı dehşet

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

BU şehirde her gün yüzlerce saldırı oluyor. Kan akıyor, vahşet yaşanıyor. Ama ne yazık ki insan başına gelmedikçe dehşeti anlayamıyor.

Serap Hanım'ın mektubunu okuduğumda ne yapacağımı şaşırdım. Öylece kalakaldım.

Serap Hanım, otomobilli bir kapkaç çetesinin saldırısına uğrayalı iki yıl olmuş.

Yaşadığı dehşeti, kafasının defalarca taşlara çarparken aklından nelerin geçtiğini, sol kulağının dibinde tekerleği görüp kafamı korumalıyım diye nasıl düşündüğünü, herşeyi çaresizce seyreden eşinin ve küçük oğlunun nasıl çıldırdığını siz de okuyun.

Serap Hanım bu saldırıdan sonra iki yıl boyunca neyi düşlemiş biliyor musunuz? İşte:

‘‘Silah alıp belimde taşımayı ve böyle bir olayla karşılaştığımda adamı alnının ortasından ve öldürmek amacıyla vurmayı, yani onu alenen öldürmeyi düşünüyorum. Böyle bir pisliği temizlediğim için ben yargılanır mıyım? Yani düşünsenize, adamlar çantamı almış, arabayla kaçarken ben arkadan ateş ediyorum ve birinin beynini dağıtıyorum. Arabada çantam çıkıyor. Olayı anlatıyorum ve silahımla yüce adalete teslim oluyorum. Ben canını ve malını kurtarmak için meşru müdafaa yaptığımdan dolayı masumken adalet önünde suçlu mu olurum? Hakikaten iki yıldır bunu düşünüyorum.’’

O bugün hala bu olayın izlerini taşıyor, hala bel çantası kullanıyor, hala sedyenin üzerinde bütün gücümle ‘‘ölmek istemiyorum’’ diye düşündüğü anı hatırlıyor.

Serap Hanım şöyle bitiriyor sözlerini:

‘‘Ne yapalım Ayşen Hanım dernek mi kuralım? Saldırıya uğramış kadınlar derneği gibi bir şey...’’

Haberin Devamı

Ben de okurlarımızı, bütün dehşetine rağmen bu mektubu okumaya, bu soruya cevap aramaya çağırıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları