Paylaş
Depremden sonra moda olan laflardan biri de ‘‘ders almak.’’
Fakat alınacak olan nasıl bir ders?
Sadece depreme karşı tedbir almakla mı sınırlı?
Toplum ve yönetim olarak bile bile öyle başka hatalar yapıyoruz ki!
Mesela kaldırımda yürürken aniden kendini yerin yedi metre altında bulan Hayrettin Sepetçi'nin durumuna bakın. Haber bu sayfada yer alıyor. Böyle bir kaldırım, böyle bir yol olur mu?
Biz, böyle bir kaldırımın, böyle bir yolun olmaması gerektiğini ancak bir deprem olup da orası yıkılınca mı anlayacağız?
Korkarım ki öyle.
Tek bir kişinin bir kaldırımda yürürken kaldırımın altındaki dere yatağı nedeniyle pat diye çökmesi, o kişinin kendini derin bir lağım çukurunda bulması, hatta orada ölmesi (neyse ki bu olayda iş o boyutlara varmamış) bizi hiç bir zaman heyecanlandırmadı, öfkelendirmedi, şaşırtmadı.
Biz hiç ayağa fırlamadık, can güvenliğimizi emanet ettiğimiz, elimizde başka bir çare olmadığı için emanet etmek zorunda olduğumuz yetkililerden hesap sormayı hiç akıl edemedik.
Depremden sonra hepimizde ani bir bilinç patlaması oldu. Ama korkarım bu bilinç patlaması sadece ve sadece depremle sınırlı.
Halbuki bütün bilim adamları bize ‘‘yaşadığımız felaketin sorumlusu deprem değil’’ diyorlar. Amerikalısı da, Türk'ü de aynı şeyi tekrarlayıp duruyor.
Felaketin asıl sorumlusu, yine biziz. Az hasarla atlatabileceğimiz bir sarsıntıyı büyük bir yas olarak yaşamamızın nedeni, kendi can güvenliğimize değil, başka kaygılara öncelik tanımamız.
Alacağımız ders işte bu.
Artık yürürken aniden çöken kaldırımlara da aynı tepkiyi ve korkuyu duymak zorundayız.
Aksi takdirde ders aldığımızı söylemek abes olur.
Paylaş