Paylaş
İETT'nin yeni Genel Müdürü, arkadaşımız Metin Yüksel'le birlikte bir yolculuk yaptı.
Yolcu ve şoförlerin çektiği sıkıntıları elbette biliyor, ama bizzat yaşadı. Bunun çağımıza yakışmadığını açıkça söyledi.
İstanbulluların niye bu kadar çabuk sinirlendiğini, yollarda neden bu kadar çok kavga çıktığını, halkla yüzyüze çalışmak zorunda olan memurların niye böyle asık suratlı ve nobran olduklarını anlamak için psikologlara danışmaya gerek yok.
İnsanın evinden işine gitmesi, vahşi bir ormandaki ölüm-kalım mücadelesine, bir işkence seansına benziyorsa, insan işine ulaştığında sanki akşam olmuş gibi yorgun ve gerginse, ondan ne beklenebilir?
İşyerlerinde istenildiği kadar kalite çemberleri kurulsun, insan kaynakları seminerleri düzenlensin, verimlilik nutukları atılsın, işe yaramaz.
İnsan hayatında kalite bir bütün: Yolculuk saatler süreceği için erken uyanmak zorunda kalan, tıklım tıklım bir otobüste bir askıya asılarak dakikalarca itilip kakılan, diğer yolcularla tartışıp sinirlenen, akşam iş bittiğinde yorgunluğunun üzerine bir de eziyetli bir eve dönüş kabusu çöken bir insanı, hiçbir Amerikan tipi verimlilik modeli ayakta tutamaz!
Köprüde sürpriz
DÜN gazetemizin manşeti ‘‘Üç Gün Sabah Kabusu’’ idi. Çünkü, yapılan programa göre, Haliç'teki gemilerin mahsur kaldıkları tersanelerden çıkarılabilmesi için Galata Köprüsü'nün yanısıra Unkapanı Atatürk Köprüsü de deniz trafiğine açılacak, yaya ve araç trafiğine kapatılacaktı.
Unkapanı Köprüsü'nün öğlen 12.00'ye kadar kara trafiğine kapalı kalacağı bildirilmişti.
Ama, önceki gece sıkı bir çalışma yapıldı ve Unkapanı Köprüsü gündüz saat 09.00'da yaya ve araç trafiğine açıldı. Bu durum, İstanbul trafiğinde beklenen kabusu önemli ölçüde azalttı.
Hepimiz kamu görevlilerinden tam tersi davranışlara alışkınız. En olmadık saatlerde yolların kapanmasını normal karşılıyoruz.
Bu nedenle tersanelerin boşaltılmasında gösterilen hassasiyet bir sürpriz oldu.
Paylaş