Paylaş
Boğaz'da özellikle Kalender ve Tarabya'da çok sık kaza olur. Kazanın özelliği de birden havalanan otomobilin kendini Boğaz'ın serin ve derin sularında bulması. Çoğu zaman otomobilin içindekiler dışarı çıkamaz ve boğulur. Aptalcasına!
Buralarda hız sınırı saatte 30 kilometre. Aslında burada sürücüler saatte 30 kilometre hızla gitse, herhangi bir kaza olacağını, otomobillerin denize uçacağını hiç sanmam.
Ama malum, hız sınırı bizde pek dikkate alınmaz. Aksine, birisi kazara hız sınırına uymaya kalksa, diğer sürücüler o kadar öfkelenir ki, kurallara uyan kendini riske atmış olur!
Boğaz kazalarının bir başka özelliği daha var: Nedense herhangi bir otomobil denize düştüğünde, suçlanan da hep ‘‘yetkililer'' olur.
Oysa asıl mesele, bu yolda özellikle geceleri bütün polis kontrolüne rağmen alkollü araç kullanımının çok yaygın olması. Aşırı hızla araç kullanmak ise, genel bir hastalık zaten. İkisinin karışımı korkunç oluyor!
Çelik halat, aslında bütün sürücüler için bir utançtır. Onlara insan değil, kızgın boğa ya da vahşi at muamelesi yapılıyor. Üstelik, boğayla at, deli gibi çırpınmakta haklılar. Sürücünün ise hızla gitmesi için hiçbir sebep yok, tehlikeye attığı kendi hayatı!
Üçüncü deprem senaryosu
Arkadaşımız Sevinç Yavuz, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nden Prof. Dr. Mustafa Erdik'le konuştu. Erdik'in özelliği, deprem senaryosu konusundaki uzmanlığı.
Afet senaryosu, alınacak önlemlerin belli bir takvime ve önceliklere göre planlanması açısından çok önemli bir çalışma.
Bugüne kadar İstanbul için iki kez kapsamlı deprem senaryosu hazırlanmış. İlki 1985 ikincisi 1995 tarihli.
Şu anda Büyükşehir Belediyesi, Japon kalkınma ajansı JICA ile üçüncü ve çok daha kapsamlı bir senaryo hazırlamak için anlaşma yapmış durumda. Yalnız, anlaşma Dışişleri Bakanlığı'nda takılmış bekliyor.
Bir an önce bürokratik engeller aşılmalı, bu senaryo hemen hazırlanmalı.
Paylaş