Paylaş
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi, bundan birkaç yıl önce kendi bünyesinde Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü diye bir birim kurdu.
Bildiğim kadarıyla üniversitelerin, özellikle de İTÜ'nün bu bölümün açılmasında bir payı olmuştu, çünkü belediye yönetimini deprem tehlikesi konusunda uyarmışlardı. Belediye sorunu ciddiye almış, bu çalışmayı başlatmıştı.
O zaman henüz deprem bugünkü gibi hayatımızın bir numaralı sorunu değildi. Bu birim bir önceki başkan döneminde kuruldu, şimdiki başkan döneminde de büyüyerek geniş bir kadroya ulaştı.
Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü, ilk önce İstanbul'un 50 bin ölçekli bir zemin haritasını çıkarmak için çalıştı. Bu çalışma, 17 Ağustos depreminden bir süre önce bitmişti. Haritayı Hürriyet İstanbul'da depremden birkaç gün sonra yayımladık. İstek üzerine bir kez daha yayımladık, başka yayın organlarında ve televizyonlarda da sık sık kamuoyuna sunuldu.
Ancak bu harita yetersizdi, çünkü 50 bin ölçekli olduğu için mahalleler ayrıntılı olarak görülemiyordu.
Zemin ve Deprem İnceleme Müdürlüğü, o sırada, 5 bin ölçekli haritaların çalışmasına başlamıştı. Bu haritalar, İstanbul'u ilçe bazında ele alıyor, çok daha detaya iniyor.
Öğrendiğimize göre şu anda 17 ilçenin harita çalışması bitirilmiş durumda. Bu haritalar, isteyen ilçe belediyelerine de gönderiliyor. Biz bugün Bahçelievler'i bu çalışmanın bir örneği olarak yayımlıyoruz.
Ancak ortaya birkaç sorun çıkıyor.
Birincisi, yapılan çalışma, sadece Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olan 27 metropol ilçeyi kapsıyor. Büyükşehir'e bağlı olmayan 5 ilçe (Büyükçekmece, Çatalca, Silivri, Sultanbeyli, Şile) doğal olarak çalışmanın dışında.
İkincisi, 5000 ölçekli harita çalışması da tamamen yeterli değil. Parsel bazında araştırma yapılması, çok daha detaylı sonuçların ortaya çıkmasını sağlayacak. Ve anladığım kadarıyla, toprak ana sürprizlerle dolu; çok kötü zeminlerde çok iyi noktalar ya da tam tersine rastlanabiliyor!
Üçüncüsü, bazı kişi ve kurumlar bu tür araştırmalardan rahatsız oluyor. Bu aslında psikolojik. Tıpkı binasını kontrol ettirmek istemeyen, nedeni sorulduğunda da ‘‘ya sonuç kötü çıkarsa ne yaparım?’’ diyenler gibi. Ya da korkudan doktora gitmek istemeyenler gibi!
Bir de, binaların parasal değerini çok önemseyenler var. Gayrimenkul piyasası elbette önemli. Ama herhalde canımızdan daha önemli değil! O yüzden, bazı semtlerimizde görüldüğü gibi ‘‘bu zemin haritası evimizin değerini düşürüyor!’’ gibi itirazları, anlamsız buluyorum.
Gayrimenkul piyasası elbette depremden de etkilenir, binaların zemin özelliklerinden de! Etkilenmemesi mümkün mü? Üstelik herhalde piyasadan daha önemli önceliklerimiz var. İçinde uyuduğumuz evin bir gün başımıza çökmeyeceğinden emin olmak gibi...
17 Ağustos'u, 12 Kasım'ı unutmayalım.
Şehrimizin, ilçemizin zemini hakkında bilgi sahibi olalım.
Paylaş