Paylaş
Uzun süredir insanlarla hayat hikayeleri ve aile tarihleri konusunda söyleşiler yaparak sözlü tarih çalışmalarını sürdüren Leyla Neyzi, Gazete Pazar'da, Albüm ve İstanbul dergilerinde çıkan yazılarını kitap haline getirdi.
‘‘İstanbul'da Hatırlamak ve Unutmak’’ (Tarih Vakfı Yurt Yayınları) adlı kitapta 37 insanın hikayesi var. Hiçbirine ‘‘İşte tipik İstanbullu’’ diyemezsiniz. Hiçbirine de ‘‘Bu İstanbullu değil’’ diyemezsiniz.
Mesela Mustafa Öz 1970 Gültepe doğumlu. Ona göre kuşlar Allah'ın mükemmel yaratıkları. ‘‘Kuş dediğin zaman akan sular durur benim için’’ diyor. ‘‘Eve geldiğim zaman ilk önce kuşların yanına çıkarım. Askerde bile koğuşta güvercin besledim...’’ Mustafa Öz, Boyabat'ın Çaybaşı Köyü'nden. Kendisi Gültepe doğumlu ama köyü başka: ‘‘Bizim köylü olup da gençlerden hiçbiri 'ben köyümden soğudum' gibi bir düşünceye giremez’’ diyor. ‘‘Hepsinde köy özlemi vardır. Köye gittikleri zaman, hemen köyün havasına bürünürler...’’
İnci Oralbi Şişli'de oturuyor. Sultanahmet'te bir konakta geçmiş hayatı. ‘‘Yavaş yavaş büyük konaklardan apartmana dönülmeye başlandı, çünkü idaresi zor. Hem biz tenhalaştık, ablamla eniştem ayrı eve çıktı, gece yatan hizmetçi de kalmadı...’’ Eskiden konakta yaşamış olduğuna göre İnci Hanım acaba ‘‘eski’’ İstanbullu mu? Bakış açısına göre değişir. Ailesi Balkan Savaşı'nda (1911-1912) Rumeli'nden göçmüş İstanbul'a. Marangoz ustası Recep Aslan'ın ailesi de Balkan göçmeni. Önce Bergama'ya yerleşiyorlar. Birkaç yıl sonra Diyarbakır'a geçiyorlar. 12 yıl sonra bu defa İzmirdeler. Sekiz yıl sonra istikamet İstanbul Fatih.
Fakat Recep Aslan, yeni muhacirlerden memnun değil: ‘‘Son yirmi senede gelen muhacirleri bizimkilerden farklı görüyorum’’ diyor. ‘‘Eski gelenler daha insancıl, daha vericiydi. Şimdiki gelenler çok bencil...’’
Hepsinin göç hikayesi aynı. Hepsi de İstanbullu.
Paylaş