Paylaş
NE kadar altüst edici günler geçirdik!
Bana öyle geliyordu ki, bir daha asla ‘‘deprem sonrasına’’ geri dönemeyeceğiz, sıradan işlerle ilgilenemeyeceğiz.
Aslında bir yandan hepimiz eskiye dönmek istiyorduk; o çaresizlik duygusundan, korkudan, endişeden, üzüntüden kurtulmayı, baş edebileceğimiz küçük sorunlarla başbaşa kalmayı hayal ediyorduk.
Bir yandan da eskiye dönmek istemiyorduk; deprem öncesi cehaletimizden kurtulduğumuzu, gözümüzün açıldığını sanıyor, bundan sonrasının bambaşka olacağını umuyorduk.
Bugün Tolga Tanış'ın manşetten verdiğimiz haberine bakılacak olursa, isteklerimizden birincisi gerçekleşmiş gözüküyor:
Hayat devam ediyor. Eskisi gibi. Deprem partilerin iç çelişkilerini ortadan kaldıracak sertlikte değilmiş. DYP'deki teşkilatlar arası hukuki bölünme bütün şiddetiyle sürüyor. Bu sonbaharda büsbütün artacak. Şiddeti, pardon büyüklüğü, Richter ölçeğiyle 9'u bulur herhalde!
Ama acaba bizim ilgimizi eskisi kadar çekebilir mi?
Bence, hayır! Kartal'daki iki tabela beni ancak güldürüyor: Haberi manşetten vermemizin nedeni de cididye almamız değil. Sizi de biraz gülümsetmek istedik...
Yeni binalar için
Peki ikinci isteğimiz gerçekleşecek mi?
Hükümetin bundan sonra yapılacak inşaatlar için hazırladığı önlemler içimde küçük bir umut doğurmadı değil. Hem danışmanlık şirketleri, hem de sigorta şirketleri aracılığıyla inşaatlara çifte denetim getirmeyi öngören bir plan hazırlanıyor.
Fakat bu, bundan sonra yapılacak binalar için. Ya varolanlar?
İstanbul'da bu depremi atlatmış olan binalar için bir şeyler yapmak, bize kalmış gözüküyor.
Depremde yeterince bilinçlenenler ve parası olanlar, ellerindeki binaları kontrol ettirecek, gereken tedbirleri alacak.
Diğerleri bir şey yapmayacak. Bundan sonraki depremlerde doğal eleme yöntemiyle giden gidecek, kalan sağlar bizim olacak..
Paylaş