Paylaş
Dis hekimleri insanin disine korkunc aletleriyle vurup ‘‘hassasiyet yapiyor mu?’’ diye sorarlar. Turkce acisindan dogru degil belki, ama durumu cok iyi anlatiyor. Hassasiyet yapan dis, zayif, muhtemelen curuktur; hassasiyet de biraz fazla zorlanirsa yerini keskin bir aciya birakabilecek bir duygu...
Iste son zamanlarda bu ‘‘hassasiyet’’ lafi, Turk siyasetinin en onemli terimi haline geldi. Her sey bu kelimenin etrafinda doguyor.
Herkesin ve her kurumun ‘‘hassasiyeti’’ hatta ‘‘hassasiyetleri’’ var.
Laikcilerin hassasiyeti... Islamcilarin hassasiyeti... Devlet'in hassasiyeti... Millet'in hassasiyeti...
Her dinin, her mezhebin, her cemaatin, her camianin, her kurumun ayri bir hassasiyeti var.
Sagcilarin, solcularin, muhafazakarlarin, modernlerin, hepsinin en az bir hassasiyeti bulunuyor.
Kurumlarin hassasiyetleri ise ayri bir konu. Milli Egitim'den Ordu'ya, Medya'dan tip camiasina, Universite'den Polis'e, hassasiyeti olmayan tek bir kurum, kurulus ve topluluk sayabilir misiniz?
Bundan dogal ne olabilir diyeceksiniz.
Ama ortada uc hassas sorun var: Birincisi, bu guclu hassasiyetler arasinda bir hiyerarsi bulunmasi; yani bazilarinin digerlerini ezip gecmek pahasina baskin cikmasi.
Ikincisi, bu hassasiyetlerin ne oldugunun acikca soylenmeyip belli bazi nesneler ve sozler uzerinde odaklanmasi.
Ucuncusu bazi konularin hic bir hassasiyete konu olmamasi.
Daha acik yazmadigim icin ozur dilerim; ama takdir edersiniz ki ben de bir hassasiyet tarlasi uzerinde yuruyorum ve hassasiyetlerinizi incitmek istemem!
Ayrica birisinin cikip ‘‘Bu hanima haddini bildiriniz!’’ demesinden de korkarim!
Ben erkek degil, urkegim...
Neyse ki hassasiyet yapan dis hakkinda acikca konusabilirim. En iyisi dis hekimine gitmek, disi acmak, bir anlik aciya tahammul etmek, curugu temizlemek ve saglam bir dise kavusmaktir.
Boylece insan ozgurce yemek yiyebilir, gulebilir, konusabilir.
Paylaş