Paylaş
ÖNCEKİ gece İstanbul'da yaşanan şenlikte dikkatimi ilk çeken gerek Vali'nin gerek Belediye Başkanı'nın şık siyah deri ceketleri oldu.
Fotoğrafları tararken gözüm hemen İstanbul Emniyet Müdürü'nü aradı. O da oradaydı; Hasan Özdemir'in hayatımda gördüğüm belki en güleç yüzlü resmiydi; ama o kravattan vazgeçmemişti.
Buna karşılık Vali ile Belediye Başkanı sivilleşmiş, takım elbiseleri atmışlardı. Sanki aynı yere sipariş vermişler gibi ikisi de birbirine çok benzeyen siyah deri ceketlere bürünmüşlerdi.
Büyükşehir Belediye Başkanı, 6 Mayıs'ta Haliç'te yapılan Hıdrellez Şenliği'nde ateşin üzerinden atlarken de siyah bir deri ceket giymişti. Demek ki bazı ortamlarda resmi kıyafetten sıyrılarak görünmek istiyor. (Hoş, ateşin üzerinden kravatıyla atlamaya kalksa biraz komik olurdu o da başka!)
Vali Erol Çakır ise, sadece önceki gece değil, Leeds maçında da Taksim'de toplanan kalabalığa karışmıştı. Önce onun Galatasaraylı olduğunu sandım, meğer Beşiktaşlıymış. Ama yine de sokağa çıkma ihtiyacını duymuş ve belli ki bu ortamda resmi görünmek istememiş.
Giysiler sadece modacıları ilgilendiren önemsiz bir ayrıntı değildir. Dış görünüşümüz topluma her zaman ciddi sinyaller gönderir, önemli mesajlar verir.
Halkın öteden beri ‘‘medeniyet yuları’’ adını taktığı kravatlar, takım elbiseler otoriteyi, uzaklığı çağrıştırır. İşte bu nedenle erkekler takım elbiseyi çıkarıp spor giyindiklerinde onlara ‘‘sivilleşti’’ deriz.
Yöneticilerin bu seçimini, halktan aldıkları sinyallerle açıklıyorum ben.
Eskiden kıyafette ciddiyet takdir edilirdi. Yönetilenler, yöneticilerini ‘‘lacilerini çekmiş’’ olarak görmek isterdi. Bir baba otoritesi ve uzaklığını hatırlatan resmiyetten herkes memnundu.
Ama halk da ‘‘sivil’’ olanı istiyor artık. Kravat ve vatkalı ceketlerden etrafa yayılan otorite sinyalleri insanları kaçırmaya başladı. Yöneticiler de ister istemez halktan gelen bu sinyale cevap veriyor.
Demirel bile Çankaya'dan indiğinin ertesi günü kameraların karşısına, muhteşem göbeğini gözler önüne sermek pahasına tişörtle çıkmadı mı?!
Paylaş