Paylaş
NEYSE ki kendi kendilerini ele veriyorlar. Yoksa gözlerimizle göremeyecek, kulaklarımızla duyamayacaktık.
Televizyona çıktılar, karşılıklı küfürler arasında, iç yüzlerini de kendi ağızlarıyla bize anlattılar.
Hem de kendi kendilerine yaptılar!
Yalçın Bayer Hürriyet'teki yazısında dün olayı şöyle özetliyordu:
‘‘Vesselam Çetinsaya ve Çelik beraber yiyip içtiler, sonunda pay edilecek bir şey kalmayınca kavga ettiler, sonra da geçmişte karşılıklı temizledikleri pislikleri namuslarına varıncaya kadar ortaya döktüler. Ortada ne etik, ne doğruluk, ne ahlak ve namus kaldı.
Bize de utanmak...’’
Eminönü eski Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya ile ‘‘gazeteci’’ Kadir Çelik arasında Kanal 6 televizyonunda 17 Ocak akşamı geçen tartışma programından Yalçın Bayer, gazetecilere de bir utanma payı çıkarıyor.
Şunu itiraf etmek gerekiyor:
Bu ‘‘gazeteci’’ ile bu ‘‘belediye başkanı’’ arasındaki ilişki ne ilk, ne de tek. İlk olan, ikisinin bu ilişkiyi kendi ağızlarından bize anlatması: Ben senin yemek paranı ödedim. Ama sen de tarihi bir kasrı kendi emellerine peşkeş çektin. Hayır asıl sen kaçak kat yaptın. Unutma ama sen de kaçak katlara vakfına gelir karşılığı izin vermiştin!
Benzersiz olan, ortaklığın kendisi değil, itiraf edilmesi.
Gazetecilerin ücretleri, en üst düzeydeki bir-iki yönetici hariç, İstanbul'un en şahane yerlerinde evler alacak, en lüks otomobillere sahip olacak kadar çok değildir.
Ama gazeteciler işleri gereği güç sahibidir ve bunu paraya çevirebilirler.
Rüşvet toplumda genel kural haline geldiğine göre, gazetecilerin bunun tamamen dışında kaldığını, parayla asla gözlerinin kamaşmadığını, sadece okurlarını düşündüklerini iddia etmek abes olur.
Bu yüzden Yalçın Bayer utanç duygusundan bahsetmekte haklı.
Utanmaz ‘‘gazetecilerle’’ mücadele etmek de utanan gazetecilere düşer.
Paylaş