Paylaş
İSTANBUL Üniversitesi, herhalde Türkiye'nin en büyük üniversitesi. Bilim dallarının oluşturduğu yelpaze açısından herhalde daha büyüğü yoktur.
Ama çöküyor. Nedeni bu kurumda yaşanan siyasi-idari sıkıntılar değil.
En önemlisi, büyük bir mali sorun yaşandığı ortada. İkincisi, kurum o kadar büyük ki, bu hantallığa yol açıyor.
Cuma günü Süleymaniye'de dolaşırken, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nin eski binasının önünden geçip, tozlu camlarından içeriyi görmeye çalıştım ve bir çağ kapanmış gibi geldi bana. 20 yıldan önce öğrenciyken, buraya öyle sık gelirdim ki!
Güzel bir binadır Merkez Kütüphanesi. Çok değerli yazmaları vardı ve daha o günlerde bunların nasıl korunacağı büyük bir sorundu. En komiği, basılarak buraya gönderilmiş, ama yasaklanmış (kim tarafından, nasıl, bilmiyorum) sayısız kitapları memurların ne yapacağını bilememesiydi. Bunları kendi odalarındaki camlı kitaplıklara yerleştirirler, kütüphanenin envanterine geçirmezlerdi.
Şimdi o tozlu camların arkasında Merkez Kütüphanesi yok. Depremden ağır hasar gördü bina. Doğal olarak kapatıldı. Gerçi bu bina kütüphanenin eski binası, yazmalar da koruma altında; ama görüntüsü yine de müthiş hüzünlü.
Sonra İstanbul Müftülüğü'ne doğru yürüdüm, bahçeye girdim, yine bir sürpriz. Bir tabela, bir ok: Botanik Bahçesi!
Üniversiteye bağlı Nebatat Enstitüsü'nün botanik bahçesi. Ayrı bir girişi var mı bilmiyorum; ama Müftülüğün bahçesinde sağa doğru kıvrılıp eski bir binaya giriyorsunuz, bir sürü merdiven inip, bir arka kapıdan çıkıyorsunuz botanik bahçesine.
Galata'yı karşı yakadan gören harika bir manzara, ağaçlar, bitkiler, seralar, havuz.
Bahçeye bakan pencerelerin ardında laboratuvarlar var. Ama binanın kolonları kötü durumda, üst çıkma o kadar hasarlı ki, birisi tahta bir direk koyup destek olmuş.
Bakımsız, ama terkedilmemiş. Hala bazı insanlar, botanik adına uğraşıyor.
O laboratuvarlarda çalışan, o bitkileri sulayan insanlara büyük bir saygı duydum. Hiçbir sponsor botanik bahçesine destek olmaz, hiçbir özel üniversite bu işe para yatırmaz ki! Ama botanik lazım! Ne olacak?
Koskoca bir üniversite, sayısız bilim adamı, sayısız öğrenci...
Parasızlık ve ilgisizlikten çöken bir dev!
Süleymaniye'den içimde o müthiş hazin çöküş duygusuyla ayrıldım.
Paylaş