Paylaş
17 Ağustos depreminin özelliklerinden biri de Türkiye'nin en zengin ve en gelişmiş bölgesini vurmuş olmasıydı.
Bu durum, depremden sonraki yayınlarla ortaya çıkıyor. Gelecek kuşaklara çok sayıda kayıtlı bilgi aktarabileceğiz.
Son olarak iki dergi çıktı. Bunlara dergi demek hayli zor. Çünkü ikisinin de her sayısı kitaplıklarda saklanacak değerde.
Biri Yapı Kredi Yayınları'nın üç ayda bir yayımladığı Cogito Dergisi'nin Deprem Özel Sayısı. Diğeri ise Tarih Vakfı'nın üç ayda bir yayımladığı İstanbul Dergisi'nin Deprem Özel Sayısı.
İkisi de depremi birkaç yönden ele alıyor. Hem bilimsel bilgiler veriyor, hem deprem tarihine ışık tutuyor, hem de toplumsal sarsıntıyı ele alıyorlar.
Dikkatimi çeken nokta, her iki dergide de Türkiye'nin mimarlık alanındaki en değerli bilimadamlarından Prof. Dr. Doğan Kuban'ın ‘‘Depremsel Barbarlıklar’’ başlıklı yazısının yayımlanmış olması.
İşte bir alıntı:
‘‘Ülke barbarlaşıyor. Çağdaş barbar pahalı bir barbardır. Yani bir hata yaptığı zaman topluma pahalıya maloluyor. Aradaki fark iki katlı küçük bir evle gökdelen arasındaki fark gibidir. Barbar dendiği zaman akla gelen bütün özellikler bu topluma musallat. Barbar cahildir. Bu toplum cahil. (...) Bu yaygın cehalet, mürekkep yalamışlıkla ilgili değildir. Cehalet, insanımızın çağdaş dünya içindeki yerini belirleyememesinden kaynaklanıyor. Nerede yaşayacağına karar veremediği gibi, nasıl yaşayacağına da karar vermiş değil. Bu kararı verecek bilgi yoğunluğuna da sahip değil. Bu tür iletişimsizlik gelişmiş ülkelerde de olabilir. Fakat bizimkinde büyük bir faz farkı var. Bu, Avrupacı, Amerikancı ya da İslamcı olmakla da ilgili değil. Bu, yirmibirinci yüzyılda toplumun ve insanın, başını taşa vurmadan nasıl yaşayacağı konusunda aydınlanmış olması demek...’’
Paylaş