Bu sinemanın tadı başka

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

YAZIN ortasındayız, hava çok sıcak. Sinema zamanı değil, ama yenilenen Emek Sineması söz konusu olunca iş değişiyor.

Çünkü bu sinema, İstanbul'un küçük, ama benzersiz hazinelerinden biri.

Cumhuriyet'ten önce onun bulunduğu yerde ‘‘Skating Palace'' denilen, şehrin tek buz pisti varmış. İnsanlar burada buzda kayarmış, ama arada bir film de gösterilirmiş, sinemanın yeni bir icat sayıldığı yıllarda!

Sonra 1924'te ilk kez sinema salonu oluyor ve hayret! O günden beri de sinema salonu olarak yaşamaya devam ediyor. İstanbul gibi istikrarsız bir şehirde gerçekten şaşkınlık verici.

Şimdi artık cep sinemaları moda. Globalleşmiş bir piyasada, dünyanın her yerinde aynı adı taşıyan salon zincirleri İstanbullu seyircinin önemli bir bölümünü ele geçirmiş durumda.

Bu küçük salonlar güzel ve rahat, ama o salonlara girdikten sonra İstanbul'da olmuşsunuz ya da Toronto'da, farkediyor mu?

Beyoğlu'nda, Emek Sineması'nda, ince ince süslenmiş 12 metre yükseklikte bir tavanın altında, balkonun gölgesinde ışıkların kararmasını, ağır kadife perdenin yavaş yavaş açılmasını beklemek bambaşka değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları