Paylaş
HİTLER Polonya'yı o güne kadar görülmemiş bir tank savaşıyla almıştı. Sayısız tank koskoca ülkeyi birkaç günde ezip geçmişti.
Son 20 yıldır boğazların da benzer bir tanker saldırısıyla elden gittiğini bilmem farkettiniz mi?
Şengün Kılıç bugün 6. sayfada okuyacağınız haberinde, Boğaz facialarının kronolojik bir dökümünü yapmış. Okuyunca aklıma tank savaşı geldi. Sadece kelime benzerliğinden değil... Her yıl burnumuzun dibine kadar gelip bir başka gemiyle çarpışan bu petrol tankerleri, sanki denizi yok etmek isteyen bir komplonun parçası gibi!
Petrole ve tankerlere, kalkınmanın ve refahın putları olarak yıllarca taptık. Yirmi yıl önce bir Romen tankeri denizi petrolle doldurduğunda, bunun ne büyük bir çevre felaketi olduğunu farketmedik.
Şimdi acaba ne kadar farkındayız?
Çevre deyince aklımıza hayvanlar, toprak, ağaçlar ve sular geliyor. Sanki biz insanlar onların dışında, hatta üstündeyiz!
Büyük bir çevre felaketi olarak yaşadığımız deprem, bize kazın ayağının öyle olmadığını öğretti mi?
Petrole bulanan Florya kıyılarının ancak 40 yılda temizlenebileceğini öğrendiğimizde tüylerimiz diken diken oluyor mu?
Biz kalkınacağız derken ya çevremiz kalkıp giderse?
GEÇENLERDE Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Paris'teki Türkiye Büyükelçilik binasının restorasyonu için para ayrıldığını, çünkü bu binanın bir tarihi yapı olduğunu, Fransa'da tarihi eserlerin bakımını yasaların şart koştuğunu açıkladı.
Sözcü sanki özür diliyordu. ‘‘Cebimizden para çıkacak, ama ne yapalım, Fransa istedi!’’ der gibiydi.
Neyse ki İtalya, Beyoğlu'ndaki Venedik Sarayı'nın bakımı için biz istemeden para ayırıyor. Bu tarihi eserin sahibi İtalya, ama kazanan İstanbul.
Paylaş