Bir kent kazası daha: Başımı nasıl cumbaya çarptım

Aşen GÜR
Haberin Devamı

OTOPARKÇILARLA tartıştıktan sonra bir elektrik direğine toslayıp burnumu nasıl kırdığımı yazınca, birçok okuyucumuzdan başlarına gelen bu tür olaylarla ilgili mektuplar geldi.

En ilginci, Bülent Ağırgün’ün yazısıydı. Onun kaleminden aktarıyorum:

Geçtiğimiz hafta Kasımpaşa Dereboyu Caddesi üzerinde bulunan büyük marketten alışveriş yaptım ve elimdeki poşetlerle dışarı çıktım.

Trafiği yoğun olan caddenin kaldırımında hem yürüyor, hem de kasadan aldığım satış fişini kontrol ediyorum; acaba fiş doğru kesilmiş miydi? Çünkü başıma daha önce gelmişti; 3 milyon 250 bin yerine 325 bin lira kesilmişti.

İşte böyle, başım önümde, fişi kontrol ederken, gümmm diye kafamı bir yere vurdum! Bir de baktım, yok yok elektrik direği değil, kafamı yanmaya -yakılmaya- namzet, kullanılmayan ahşap bir evin cumbasına çarpmışım!

Boyum 1.75. Şayet 1.70 olsaydı kafamı vurmayacaktım!

Biz üç kuşak Kasımpaşalı’yız. 25 sene evveline kadar bu cumbalı evde Şeküranım Teyze, eşi Şinasi Bey Amca ve çocukları otururdu. Biz bu cumbanın altından geçerken zıplayıp, elimizi vururduk. Şimdi ise zıplamadan kafamı vurdum!

Belediyeler asfalt döker. Sonra yollarda kazılar olur. Sonra yine asfalt. Eski asfalt kazınmadığı için yollar yükselir. Yollar yükseldiği için kaldırımlar alçakta kalır.

Belediyeler sonunda çare buldular: Kaldırımları yüksek yapıyorlar ki, asfaltı üst üste döktükleri zaman kaldırım alçakta kalmasın!

Durum böyle olunca kaldırımla cumbanın arasındaki mesafe daraldı. Ben de kafamı bu yüzden vurdum. Tek tesellim (!) cumbaya kafasını vuran bir tek ben değilmişim, orada bir esnaf söyledi.

Benim korkum on sene sonrası! On sene sonra sürünerek geçeceğiz bu cumbanın altından! Cumbanın etrafından dolaşmak tehlikeli, çünkü kaldırımdan aşağı inmek lazım, o zaman da ezilme tehlikesi var, caddeden vızır vızır arabalar geçiyor!

Yazarın Tüm Yazıları