Beş bölü sekiz ölü

Ayşen GÜR

Hatice Kalkan yayaların trafiğe verdiği kurbanlardan biri. Diğer kurbanlardan farkı, öldükten sonra kızkardeşi Emine Kalkan'ın bu ölümün hesabını sorması, diğer kurbanların ailelerine seslenmesi, hatta bir dernek kurmak için çaba harcaması ve böylece basının ilgisini çekmesi.

Hatice Kalkan, 2 Temmuz 1997'de Harbiye otobüs durağında bir otobüsün aynası kafasına çarptığı için öldü. Açılan dava hala sürüyor.

Bilirkişi raporu bunca zaman geçtikten sonra nihayet çıktı.

Bu bilen kişiler kurallara uymuş, tespit etmiş. Hatice Kalkan 5/8, yani sekizte beş suçluymuş. Otobüsü kullanan şoför ise 3/8, yani sekizte üç suçluymuş.

Bu resmi dil beni çıldırtıyor.

Suçun toplamı nedense 8 ediyor.

Sonra bu sekiz iki taraf arasında dağıtılıyor.

Eşitlik ilkesi, titiz bir aritmetikle ifade ediliyor.

Eğer olay iki otomobil arasında geçtiyse bu eşitlik ilkesi anlaşılabilir belki.

Ama karşı karşıya gelen bir yaya ile bir otobüs ise?

Bir otobüsle bir yaya nasıl birbirine eşit olabilir?

Birinin öldürme gücü var. Öbürünün bir çizik atma gücü bile yok.

Ama kaza olup bittikten sonra o kutsal 8 rakamının karşısında eşit konumdalar.

Suç 8'e bölünüyor, 8 parça iki tarafa dağıtılıyor.

Bu nasıl bir şey? Suç işlendiği anda eşit koşullarda olmayan iki taraf nasıl oluyor da hukuk tarafından sanki eşitmiş gibi kabul ediliyor?

Bir hukukçu açıklayabilir mi acaba bunu?

* * *

Bu ölüm makinalarını kullanabilmeleri için insanların bir takım özelliklere sahip olması şart: İlkokul mezunu olmaları gerekiyor örneğin, sınavlardan geçiyorlar, trafik kurallarını bilmeleri gerekiyor, ehliyet alıyorlar.

Yayaların ise hiç bir özelliğe sahip olması gerekmiyor. Okuma yazma bilmeyebilirler, trafik kurallarından habersiz olabilirler. Ayrıca yayalar dalgın, üzgün, öfkeli, içkili, zeka özürlü vb. olabilirler. Ama bu durumda dahi onları yürümekten alakoyan bir yasa yoktur.

O halde bu iki taraf nasıl birbirine eşit kabul edilebilir?

Kaldı ki öldürme gücüne sahip araçlar kullanan insanlarla hiç bir silahla donatılmamış insanlar eşit kabul edilemez.

Bu aslında kıyasıya süren bir sınıf savaşıdır: Ezenle ezilen arasında!