Bakırköy’deki tartışma

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

Bugün Necla Bayraktar'ın Bakırköy Şarkısı ile ilgili haberi çoğumuzu gülümsetecektir.

Aslında, tartışmanın arkasında İstanbulluların hepsini ilgilendiren bir anlaşmazlık var.

Bir iddia şu:

İstanbul ‘‘eskiden’’ çok güzeldi. Biz nüfus artışıyla, göçle, yolsuzlukla onu kirlettik, bozduk. ‘‘Eski’’yi özlüyoruz.

Son yıllarda bu tür konuşmalar arttı. Bunda doğruluk payı var. tarih yağmasına, arazi talanına, sahil işgaline, betonlaşmaya, deniz ve hava kirliliğine, trafik sıkışıklığına baktığımızda, üzülmemek elde mi?

Ama eskiye duyduğumuz özlem, bizi onu aşırı yüceltmeye itmemeli.

Şimdi İstanbul pis. Peki eskiden çok mu temizdi?

Olamaz, mantığımızı çalıştıralım, eskiden yollar topraktı, atlar yolları pisletiyor, atlı arabalar her geçişte tozu dumana katıyorlardı.

Şimdi İstanbul'da yaşamak zor. Eskiden çok mu kolaydı? Annem 1920'lerde çocukluğunu Bakırköy'de geçirdi. Evet, evleri bahçeliydi. Ama musluktan su akmazdı. Her evin ineği vardı ve bir çoban onları otlatmaya götürürdü.

Şimdi İstanbul'da yoksulluğun yarattığı iç paralayıcı görüntüler var. Peki eskiden İstanbul'da herkes sarayda ve konakta mı otururdu? Hayır.

Bunları hatırlamakta yarar var, çünkü bazen ‘‘nostalji’’ bir ‘‘saplantı’’ haline geliyor.

Ama Bakırköy'deki tartışmada, karşı tarafa da hak vermemek elde değil.

Eski günleri yücelten, bugünün Bakırköy'ünü kınayan pedagog Nuran Hanım'a yazılan bir mektupta şöyle deniyor: ‘‘Biz köyümüzü sokaklardaki tümseklerle, çukurlarla seviyoruz. Biz bardağın yarısı dolu diye mutlu olanlardanız.’’

Yok artık, o kadar da değil!

Ben şehrimi tümsekleriyle çukurlarıyla filan sevmiyorum!

Bardağın tümünün dolu olmasını istiyorum!

Ya siz?

Arnavutköy’de yayaya aldatmaca

BOĞAZIN Avrupa yakasında bazı yerlere yayalar için trafik lambası konmuş.

Direkteki düğmeye basıyorsunuz, size yeşil, arabalara kırmızı yanıyor, geçiyorsunuz.

‘‘Birisi yayaları da düşünmüş!’’ diyor seviniyorsunuz. Ama öyle değil.

Arnavutköy'de iskele durağından karşıya geçerken dört nala koşmanız gerek. Düğmeye basıyorsunuz, size yeşil yanıyor, arabalar duruyor, geçmeye başlıyorsunuz.

Ama biraz yavaşsanız, ortadaki refüje geldiğinizde size çoktan kırmızı yanmış oluyor.

Üstelik yolun ortasında yeniden düğmeye basabileceğiniz bir trafik lambası yok!

Başka bir yaya gelecek, arkanızda yeniden düğmeye basacak, ancak öyle geçeceksiniz!

Yolun ortasında kalakalıyorsunuz.

Eh, yayasınız, size ne yapılsa mubahtır!

Yazarın Tüm Yazıları