Paylaş
Bizim suçumuz yok mu?
Avcılar'dan yazan okurumuz Sibel Bozkurt, yaşadığımız felaketin nedenlerinden birine, fazla üzerinde durmadığımız, durmaya cesaret edemediğimiz bir derde, kendi hırsımıza değiniyor:
‘‘Ben yaklaşık 30 yıldır Avcılar'da yaşıyorum. Ve ne yazık ki bu depremde ziyan olan birçok şey gördüm.
Oysa Avcılar'ın zemini sulak ve çok katlı binalara müsaade etmeyecek bir görünümdeydi. Ama ne yazık, çok fazla talebi karşılayamadı.
Çevremizde yaşayan insanlar biraz da (hırs, açgözlülük diyeyim) doyumsuzca talan etti.
Benim evim bahçe içinde 3 katlı. İnanın bir çatlak bile oluşmadı. Her tarafını sarmaşık yeşillik kaplamış bir halde yıkılan binalara hüzünle bakıyor.
Çok değil, birkaç yıl önce o binalarda da ağaçlar vardı, toprak çiçekli, duvarı asmalı idi.
Onlar hırs kurbanı oldu. Bir çoğunun sahibi ne yazık ki canını bedel olarak ödedi.
Oysa biraz daha az katlı, biraz daha nefes alabilecek, yeşil bir dal, çiçek, ağaç olsaydı yanlarında, doğayı küstürmezlerdi.
Gazetede Avcılar'ın yıkıntılarını okudukça benim sevgili evimi iyi ki şeytana uyup müteahhite vermemişim diye seviniyorum.
Ailemin vasiyeti var, ben de vasiyet edeceğim.
Doğayı küstürmeyelim.
Biz onu seversek o bize tapar.''
Muhtarlar yazdı
Arkadaşımız Tarık Sipahi, geçen hafta Silivri'de Muhtarlar Derneği'nin lokalinde, 7 köyün muhtarı, bir köyün de muhtar vekili (çünkü muhtar hapiste) ile sohbet etmiş. Muhtarlar sorulan sorulara cevap vermek istememişler. Çünkü, gazetecilerin söylenen sözleri doğrudürüst yansıtmadıklarını düşünüyorlarmış.
Bunun üzerine Tarık Sipahi onlara ‘‘öyleyse kendi gündeminizi kendiniz yazın!'' demiş.
Muhtarlar yazdılar. Biz de onların yazılarını değiştirmeden verdik. Dördüncü sayfamızda okuyabilirsiniz.
Paylaş