Paylaş
ANARŞİ deyince aklımıza ilk anda siyasi terör geliyor.
Halbuki İstanbul'da anarşi asıl başka alanlarda yaşanıyor.
Arada sırada buna karşı bazı kararlar alınıyor. Emlak komisyoncularının bir oda olarak örgütlenip kendilerine çekidüzen vermeye başlamaları, Minibüsçüler Odası'nın da kıyafetten yolcu taşımaya kadar bazı kurallar koymaları, bu tür girişimlerden biri.
Yalnız, bir hastalığımız var. Kararlar bir türlü uygulanamıyor.
O yüzden artık açıklanan projelere inanmaz olduk. Bizim inanmadığımızı farkettikçe, onlar da proje konusunda uçmaya başladılar. En olmayacak şeyleri uygulanıp uygulanamayacağına bakmadan açıklayıp duruyorlar.
Proje konusunda toplumun her iki kesimi de (hem karar vericiler hem de halk) yalama oldu.
Mesela Minibüsçüler Odası'nın aldığı kararları okuduğunuzda insanın aklına bazı sorular takılıyor:
Acaba, ayakta yolcu almamak kuralı nasıl uygulanacak? Hiç kimse minibüsün içinde iki büklüm ayakta yolculuk yapmaktan hoşlanmaz. Yeterince minibüs ya da başka bir toplu taşıma aracı olsa, bunlar trafikte sıkışıp saatlerce beklemeseler, kim niye ayakta yolculuk yapsın ki? Bu koşullar sağlanamadığı sürece, ayakta yolcu alınması nasıl engellenebilir?
Minibüsçüler Odası'nın aldığı kararlara karşı söylenecek bir söz yok. Hepsi çok doğru. Ama uygulanabilir olmaları da çok önemli.
Artık insanlar gazetede okudukları ‘‘yapılacak... edilecek’’ türünden haberlere hiç inanmıyorlar.
Paylaş