Paylaş
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi'nin trafiğin planlanmasından sorumlu Altyapı Planlama Koordinasyon Dairesi, beş aydır sürdürdüğü çalışmayı sonuçlandırdı ve İstanbul'da afet anında kullanılacak yolları belirledi.
Gazetemizde bu yolları ilçe ilçe yayımlamaya bugünden itibaren başladık. (Bkz. sayfa 6).
Bu yollar, bir afet olduğunda, arama-kurtarma ve yardım çalışmaları için kullanılacak. Önemini ayrıca vurgulamaya gerek yok:
Hepimiz insanların acil yardıma ihtiyaç duyduğu bir anda, kesintisiz bir ulaşımın ne kadar hayati bir rol oynadığını çok acı bir şekilde öğrendik.
Şimdi her ilçe için bu yollar belirlendi. Bu yollara kesin park yasağı getirilecek. Yasak, halkın bilgilendirilmesi ve bu yollara levhalar konulması işlemi biter bitmez başlayacak.
Doğal olarak, park yasağını başlatmak için bir afeti bekleyemeyiz. Çünkü afetin ne zaman olacağı belli değil. İşte dilimizden düşürmediğimiz ‘‘afete hazırlıklı olmak’’, ‘‘depremle bir arada yaşamayı öğrenmek’’ gibi lafların anlamı da tam bu:
Ne zaman olacağı belli olmadığı halde, her an olacakmış gibi, bazı yolları açık tutmak!
Peki, acaba bu başarılabilir mi?
Bu sorunun çok önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü her ilçede bir yığın önemli yol, kırmızıyla işaretlenmiş, yani kesin park yasağına giriyor. Bunları park eden otomobillerden temizlemek mümkün mü?
İstanbul, büyük park sıkıntısı yaşayan bir şehir. Dolayısıyla bu park yasağı, sadece kolluk güçlerinin müdahalesiyle gerçekleşemez. Halkın gönüllü olarak katılımı gerekir.
İşte bu noktada ciddi tereddütlerim var.
Acaba, araçlarımızı bu yollara park etmemek gibi bir fedakarlığa katlanabilecek miyiz? Alternatif otoparklar gösterilecek mi, bunlar işlevsel olarak kullanılacak mı?
Kısacası, iki soru: Bir, idare, aldığı önlemi uygulanabilir hale getirecek mi? İki, biz depremden ders aldık mı?
İşte birkaç ay içinde bu soruların cevabını öğreneceğiz.
Paylaş