Paylaş
Atlas Dergisi, İstanbul özel sayısında şehrin uç noktalarını ele almış. En ilginç konu da, İstanbul'un son yıllarda yeni yeni edindiği siyah nüfus. Dergiden yaptığımız alıntıyı bugün 4'üncü sayfada okuyabilirsiniz.
Bu yazıyı okuyunca kendi kendime sordum: Acaba Türkiye'de yoğun bir siyah nüfus olsaydı, ülkenin başına ırkçılık musallat olur muydu?
ABD ya da Güney Afrika'ya dışarıdan bakarak ırkçılığın sadece bu ülkelere has olduğunu söylemek kolay. Peki ya biz beyazlar ve siyahlar olarak bir arada yaşasaydık? Irkçı olur muyduk?
Nadir Ağa'nın köşkü
Eskiden de İstanbul'un siyah bir nüfusu vardı. Bunlar ev köleleriydiler. Afrika'nın doğusundan getiriliyorlardı. 19. yüzyıl sonunda İngiltere'nin bastırmasıyla Osmanlı devleti köleliği yasakladı. Ama hadım edilmiş Afrikalı köleler İstanbul'da yaşamayı sürdürdüler.
Gazete Kadıköy’de okudum: II. Abdülhamid'in harem ağalarından Nadir Ağa, özgürlüğüne kavuşunca Göztepe'de bir çiftlik kurar. O sıralarda yaptığı bir röportajda anlatıyor: ‘‘Kırım inekleri aldım, asri ahırlar inşa ettirdim. Türkiye'de ilk olarak kapalı şişe sütü ben sattım. Hem de litresi 1 kuruşa.’’
1957'de ölür Nadir Ağa. Göztepe İstasyonu'nun üst tarafındaki köşkü bugün apartmanlara dönüşmüş durumda. Gazete Kadıköy şöyle yazıyor: ‘‘Nadir Ağa derisinin rengiyle zaman zaman çocukların alay konusu olsa da semt halkının saygısını kazanmıştı. Ne de olsa bir saraylıydı...’’
Nijeryalı futbolcular
Bugün İstanbul'un Afrika'dan farklı konukları var. Bu siyah göçmenler köle değil ama çoğunun durumu çok kötü. Geçen yıl arkadaşımız Yavuz Harani, bazılarını Kasımpaşa Stadı'nda buldu: 22 Nijeryalı genç her gün futbol oynayıp antrenman yapıyorlar. Stadda değil tabii! Stadın kıyısında, çimlerle tribünler arasındaki küçük toprak alanda. Belki biri çıkar da onları transfer eder diye...
Ama herkes saraylı Nadir Ağa değil, yıldız futbolcu Uche değil!
Paylaş