Paylaş
Dün, çoğumuz 12.Cumhurbaşkanımız’ı seçmek üzere oy kullandık. Çoğumuz diyorum zira seçime katılım oranı, ne yazık ki, arzulanan düzeye ulaşamadı.
Ben ve benim gibi engelli olan kızım, yerel seçimler öncesinde engelimizi İiçe Seçim Kurulu’na şahsen bildirdiğimiz için, oy kullanımında hiçbir zorluk yaşamadık. Ancak tüm engelliler bizim kadar şanslı değillerdi. Burhaniye’den yazan, adı bende saklı okurum bakın neler söylüyor:
“Engelimle ilgili ilk raporumu 1981 yılında aldım. Eşimin yardımıyla engelliliğimi fazla sorun yaşamadan geçirdiğim için Eylül 2013’e kadar Devlet’in verdiği imkânlardan, vergi indirimi dışında, yararlanmayı düşünmedim. Eylül ayında, eşimin bel fıtığı tanısıyla ağır bir rahatsızlık geçirmesi sonucunda, evime gönderilen ambülans ile hastaneye gidip raporumu yeniledim.
Durumumu Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne, engellilik oranımın %90’ın üzerinde olduğunu gösteren heyet raporum eşliğinde, bildirdim ve 23.01.2014 tarihinde T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan Engelliler İçin Kimlik Kartı’mı aldım. Kimlik Kartı’mda T.C. Kimlik Numaram bulunduğundan ve Devlet özel banka hesabım dahil bu kimlik numarası ile hakkımdaki tüm bilgilere sahip olup vergi ödeyebilmem için ilgili vergi dairelerine hakkımdaki bilgileri bildirmesine rağmen, engellilik halimi T.C. Kimlik Numaram’a kaydetmediğinden Devlet’e gelir sağlamayacağım tüm kurumlara gidip şahsen “ben sakatım” diye dilekçe vermem gerektiğini bugün seçimler sırasında öğrendim.
(Gösterdiğim tepki sırasında bir vatandaş vergi muafiyeti için de belediyeye şahsen başvuru yapılması gerektiğini, kimlik numarasıyla engelliliğin Devlet katında ilişkilendirilmediğini söyledi!!!) Demek ki Devlet alması gerekeni almak için Kimlik No.larımızı kullanırken, vermesi gerektiğinde ve anayasal haklarımızı kullanmaya izin vermek için kurum kurum dolaşıp “ben sakatım” dememizi bekliyor. Bugün Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadıklarımdan bunu anladım ve sizinle paylaşmak istedim. Sandığım 4. kattaydı ve oy pusulasının alt kata indirilmesinin yönetmeliğe aykırı olduğu söylendi.
Demek ki bu ülkede yönetmelik Anayasa’dan daha önemliymiş. Anayasal hak ihlâl edilebilir ama yönetmelik ihlâl edilemezmiş. Bunu anladım ve sizinle paylaşmak istedim. Ne Seçim Kurulu’nu ne Sandık Başkanı’nı ikna edebildiğimizden, sonunda, tekerlekli iskemlemle 4 kat aşağı düşme riskini alarak 4 delikanlının çabasıyla 4. kata çıkıp oyumu kullandım. Ama bırakın seçimden seçime bu zulmü yaşamak zorunda bırakılan bizleri, yaşlıları, yeni sakatlanıp rapor alamamış olan engelli vatandaşları; engelli çocukların eğitim hakkının gaspına daha ne kadar seyirci kalacağız? Eğitimde ilerleme diye 1 yılda bozulan tabletlerle donatılan okulların bulunduğu bir ülkede yaşamak bir kez daha içimi burktu, paylaşmak istedim…”
Okurum, haklı olarak, anayasal hakkını kullanmakta bu denli zorlandığı için isyan ediyor. Ancak, konunun bence daha vahim olan bir başka yönü de var. Okuyucumun yaşadığı zorluk, kendisinin Özürlüler Veri Tabanı’na kayıtlı olmadığını gösteriyor. Oysa ki, hastanelerin verilen tüm engelli raporlarını söz konusu veri tabanına bildirmeleri gerekiyor.
Aynı durum benim ve kızımın raporlarında da yaşandı. Biz, kendimizi kendimiz uğraşarak veri tabanına kaydettirebildik. Tüm bunlar, Devlet’in bize sunduğu engelli nüfusu sayısında hata olabileceğine işaret ediyor. Korkarım ki, ülkemizin engelli nüfusu bize bildirilenin epeyce üstünde…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş