Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

Umutlar tükenmedi

Merhabalar sevgili okurlar. Okuyanlarınız hatırlayacaktır, 1 Temmuz tarihinde yayınlanan “Engelimizin Ardındaki Bireyi Görebilir misiniz?” başlıklı yazımda görme engelli okurum Sevgi Bulut’tan aldığım e-postayı paylaşmıştım sizlerle.

Haberin Devamı

Sevgi Bulut ülkesine daha iyi hizmet edebilmek için çırpınan idealist bir genç. Hukuk Fakültesi’ni derece ile bitirmiş olmasına karşın avukatlık yapamıyor. Sayın Bulut geçtiğimiz hafta bir e-posta daha gönderdi bana. Yazdıklarının bir bölümünü sizlere aktarmak, sonra da hem ona hem de sizlere güzel haberler vermek istiyorum.

“Bu gün yazınızda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sürekli engeli olanların raporları konusunda düzeltme yapacağını belirtmişsiniz. Bu güzel bir gelişme.” diyerek başlıyor ve şöyle devam ediyor Sevgi Bulut: “Ancak bunun yanında şu konularda da düzenlemeler yapılsa: Örneğin, biz engelli olduğumuza dair rapor almak istediğimizde eski özür derecelerimize göre rapor alamamaktayız. Önceden ben 2 gözüm görmediği için yüzde yüz engelli raporu alabilmekteyken, şimdi Dünya Sağlık Örgütü’nce benimsenen ‘balthazard’ yöntemine göre 2 gözümün görmemesine göre değil de, tüm vücut fonksiyonlarımın sağlıklı olup olmadığına ve gözlerimin bu vücut fonksiyonları arasında ne kadar engel teşkil ettiğine bakılmaktadır. Bu durumda da, önceden yüzde yüz engelli raporu alabilmekteyken şimdi ise yüzde 80 gibi oranlarda rapor alabilmekteyim. Bu durum da çoğu engelli haklarımızı kullanamamaya yol açmaktadır.”

Haberin Devamı

16.12.2010 ve 27787 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”, Sevgi Hanım’ın söz ettiği sorunu ortadan kaldırmış bulunuyor. Yeni yönetmelikte “tüm vücut fonksiyon kaybı oranı” yerine “özür oranı” kavramı getirilmiş. “Ağır özürlü” kavramı: Önceki yönetmelikte, “özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kayıp oranları %50 nin üzerinde olduğu tespit edilen özürlülerden; beslenme, giyinme, yıkanma, ve tuvalet ihtiyacını giderme gibi öz bakım becerilerini yerine getirmede kendi başına hareket etmede veya iletişim kurmada zorluk ya da yoksunluk yaşadığına ve bu becerileri başkalarının yardımı olmaksızın gerçekleştirilemeyeceğine tıbbi olarak karar verilen kişileri ifade eder” biçiminde tanımlanmakta iken; yürürlüğe giren yönetmelikte, “Özür durumuna göre özür oranı %50 ve üzerinde olduğu tespit edilenlerden günlük yaşam aktivitelerini başkalarının yardımı olmaksızın yerine getiremeyeceğine özürlü sağlık kurulu tarafından karar verilen kişileri ifade eder” biçiminde değiştirilmiş. Böylece %50 oranında özür oranı olan kişilerin de ağır özürlü olarak kabul edilmeleri sağlanmış. Ayrıca, sağlık kurulu raporlarının başvuru tarihinden itibaren en geç 20 iş günü içerisinde sonuçlandırılması hükme bağlanarak özürlülerin sağlık kurulu raporu alma süreci hızlandırılmış. Yeni yönetmelikte özel eğitim için daha önce belirtilen %40 sınırı kaldırılmış, böylece %20 özür oranına sahip çocuklara özel eğitim imkânını sağlayan Kanun ile uyum sağlanmış.

Haberin Devamı

Yönetmelikte yer alan ve benim için özellikle sevindirici olan diğer bir nokta ise, özürlü sağlık kurulu raporlarında yer alan özürlülerle ilgili bilgilerin elektronik ortamda Ulusal Özürlüler Veritabanı’na aktarılmasına ilişkin sistem geliştirilmesi çalışmalarının hükme bağlanmış olması. Böylece özürlü sağlık kurulu raporları ile sağlanan bilgilerin ulusal özürlü veri tabanında doğru biçimde yer alması ve ülkemizde doğru istatistikî verilerin oluşması sağlanmış olacak.

Sevgi Bulut’un yazdıkları burada bitmiyor; şöyle devam ediyor yazmaya:

“İkinci bir sorunsa şudur: Bilindiği gibi kamuya kontenjanlara göre çok sayıda engelli personel alınıyor ya da alınacak. Ancak, alınan personelin kullanabileceği gerekli araç ve gereç temin edilmediğinden çoğu engelli personel mesaiyi boş oturarak bitiriyor. Örneğin ben, çalışmalarımda kolaylık sağlayacak okuma makinesi gibi cihazların alınması için kurumumdan talepte bulundum. Kurumum da Gelir İdaresi’nden ödenek istiyor yıllardır; ancak, ödenek yok diye göndermiyorlar. Oysa ki devletimiz kurumların ödenek istemesine gerek kalmadan tüm engelli personeli tespit etse de gerekli cihazları gönderse, hem biz engelliler işimizi yapacağız hem de engelli ne iş yapar ki anlayışını kıracağız.

Haberin Devamı

Bir diğer sorun: Engelli personelin kendi mesleklerini yapabilmelerine olanak tanınmalıdır.

Bir çok Hukuk Fakültesi mezunu engelli personel santral memurluğu yapmakta. Telefon santralliği bölümü doluysa personel boş oturtulmakta. Oysa ki bizler o okulları ne zorluklarla bitirdik. O yaşanan zorlukların güzelliğini de kendi mesleklerimizi yaparak yaşamalıyız.

Örneğin ben avukatım, ancak memur olarak çalışıyorum. Ben zaten devletten kadromu almışım. Niçin avukatlık kadrolarına geçmek için çeşitli sınavlara girmem gerekiyor? Ve bu sınavlardaki alımlar da normal insanlarla bir yapılıyor. Yüz avukat alınacaksa, bir ya da iki görmeyen sınavı anca kazanıyor. Bu sınavlara engeli olmayanlarla birlikte katılmak bizler için dezavantaj olmakta.

Haberin Devamı

Sayın Domaniç, sorunumuz çok; ancak, umarım toplumsal duyarlılıkların artmasıyla ve devletimizin göstereceği çabalarla engelsiz bir yaşama kavuşacağız. Umutlar tükenmedi…”

Evet, Sevgi Bulut haklı: Umutlar tükenmedi… Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Aylin Çiftçi, 6.Uluslararası Katılımlı Özürlüler Kongresi’nde yaptığı konuşma ile gösterdi bunu. Sayın Çiftçi o gün; Nisan 2012’de Kamu’ya yaklaşık 30.000 engelli personel alınacağını, imtihanın ÖSYM ve KPSS gibi merkezi sistemle yapılacağını, her engel grubunun kendi içinde değerlendirileceğini, lise ve üniversite mezunları işe branşlarına göre imtihan sonucuna göre yerleştirilirlerken ilköğretim mezunlarının kura ile yerleşeceklerini anlattı. Ayrıca, imtihandan önce, il ve ilçelerde hazırlık kursları açılacağını; 2012 başında bu kurslarla ilgili duyuruların yapılacağını söyledi.

Haberin Devamı

Ama ben, daha 2012 gelmeden bir e-posta aldım bu konu ile ilgili olarak. İzmir’den yazan Sayın Salih Arıkan, “Değerli Arkadaşlar, Türkiye Beyazay Derneği İzmir  Şubesi olarak Nisan ayında açılması planlanan Engelli Kadrosu Sınavları’na Hazırlık Kursu düzenlemek istiyoruz. Kontenjanımız sınırlıdır. Hiçbir ücret talep etmeyeceğimiz sınavlara hazırlık kursumuza katılmak isteyen Engelli adayların dernek merkezine müracaat etmelerini rica ederiz.” diye sesleniyor İzmirli engellilere.

Görüyorsunuz ya, umutlar tükenmedi ve tükenmeyecek…

Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...

Yazarın Tüm Yazıları