Paylaş
Hepimizin bildiği gibi, gündüz saatlerinde televizyon kanallarında seyredilebilecek alternatif programlar yok. Televizyon seyretmekten başka eğlencesi olmayan ev kadınları, önde gelen tüm kanallarda farklı isimlerle ekrana gelen, ancak içerik açısından birbirleriyle aynı olan programları izlemek durumunda kalıyorlar.
Evet, evlilik programlarından söz ediyorum. “Evleneceksen Gel”, “Kısmetse Olur” “… ile İzdivaç” gibi isimler taşıyan bu programlar, kanımca, izleyenlerin beynini uyuşturup sağlıklı düşünmelerine engel oluyor. Henüz yirmili yaşlarına varmamış gençlerden tutun da, seksen yaşına merdiven dayamış ruhu genç yaşlılara varıncaya kadar pek çok insana rastlanabiliyor bu programlarda. Bazen gelin adayları damat adaylarına, bazen de damat adayları gelin adaylarına talip oluyorlar. Bir bakıyoruz dini bütün, kapalı gencecik bir kız ekrana çıkmış kısmet arıyor; sanki evde kalmış gibi… Ya da genç bir erkek kendisine kapalı bir eş arıyor. Bazen de yetmişini geçmiş bir dede, kendisinden genç bir hanım alabilmek için arz-ı endam ediyor ekranda… Tabii, birkaç torunlu anneanneleri de unutmamak gerek… Tabii, onların da hakları var evlenmeye…
Kadın adayların kendilerine talip olan erkeklerden öğrenmek istedikleri en önemli şey, erkeğin maddi imkânları... Örneğin, evi var mı, arabası var mı, maaşı ne kadar? İkinci öğrenilmek istenen şey ise, evinde yalnız mı oturuyor, yoksa annesi, babası ya da çocuklarıyla mı? Tercih edilen; gelirin yüksek, adayın da yalnız olması… Bu programlarda evlilik, nerede ise tamamen maddi temeller üzerine oturtuluyor.
Bugüne kadar hiçbir evlilik programını başından sonuna kadar seyretmedim. Yalnızca kanaldan kanala geçerken rastladıklarım ve yakınlarımdan duyduklarım bile yeterli bu hükümleri verebilmem için… Evlilik birlikteliğinin kutsallığına, evlilik müessesesinin saygınlığına ve ciddiyetine inananlardanım ben. Bana göre evliliğin temelinde önce sevgi, sonra da saygı yatmalı. Sevgi ve saygı ise ekrana çıkan adayların sözünü ettiği “elektrik” gibi bir şey değil. Karşısındakinin yüzüne bir kere bakmak ne sevgi yaratabilir, ne de saygı…
Bu programlarla ilgili farklı tevatürler var. Örneğin, bazı gençlerin bu programlara “şöhret” olmak için, bazı adayların “zengin kısmet” bulmak için katıldıkları söylenirken; bu programlara katılan bazı adayların, aslında iş bulamayan figüranlar oldukları da dile getiriliyor. Farklı isimlerle ekrana gelen bu programların en büyük ortak amaçları ise “reyting.” Bu uğurda, program içinde gerçekleşecek her türlü kavga ve gürültüye hoş gözle bakılıyor. Ancak göz ardı edilen önemli bir husus var: Halkımızın bu kavram karmaşasından nasıl etkileneceği hiç düşünülmüyor. Oysaki programda yaşananlar yalnızca adayları ya da stüdyodaki izleyicileri değil, ekran başındaki izleyicileri de derinden etkiliyor.
Örneğin, herhangi bir sabah otobüste ya da vapurda yanımızda oturanların önceki günün programında ekrana çıkmış olan adaylarla ilgili fikir teatisinde bulunduklarını duyabiliyoruz. Bir bakıyoruz ki, o insanlar için günün en önemli olayı haline gelmiş bu program… Oysaki o gün, çok daha önemli pek çok olay vuku bulmuş olabilir. Örneğin; Güneydoğu’da bomba patlamış ve birkaç askerimiz şehit düşmüş, yeni bir taciz olayı yaşanmış ya da önemli bir kanun çıkmış bulunabilir… Abartıyorum sanmayın sakın… İnanın, çoğu kişi için bu gibi haberlerden önde geliyor evlilik programlarıyla ilgili konular…
Televizyonun yetişkin eğitimi için çok önemli bir araç olduğunu düşünüyorum. Ve bu araçtan yararlanmamız gerektiğine yürekten inanıyorum. Yıllardır bir televizyon kanalının elindeki bu olanağı kullanmasını bekliyorum. Belgesellerin “ceza” olarak izlettirildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu kuralın da değişmesini yıllardır bekliyorum. Belgeseller hem yetişkinleri hem de çocukları yeni bilgilerle zenginleştiren programlar. Bu programları izlerken, insan farklı farklı konulara ilgi duyduğunu keşfedebilir ve bu keşif yeni ufuklar açabilir onun önünde.
Sizce toplumumuz daha iyi şeyler hak etmiyor mu? Hatta en iyiye lâyık değil mi? Televizyon kanallarının ellerindeki olağanüstü gücü insanları eğitmek ve geliştirmek adına kullanmak yerine, bu tür programlarla onları oyalamaları doğru mu? Bana kalırsa, bu gibi programlarla insan ve yaşam ile ilgili bilgiler çarpıtılıyor. Programlarda konuşulanlar sanki bir ortak akılmış gibi sunuluyor izleyicilere… Üstelik söz konusu programlar gündüz saatlerinde yayınlandığından pek çok çocuk tarafından da seyrediliyor. Bazen çocuklar, hatta zihinsel engelli çocuklar oturtulabiliyor izleyici koltuklarına... Bir yandan ‘çocuk gelinler olmasın’ derken, diğer yandan gençlerimizin ve çocuklarımızın evliliği yanlış yönlerden özendiren programlar izlemelerine göz yummuş oluyoruz.
Umuyorum ki, bir gün RTÜK asli görevini yapacak ve bu gibi programları yayından kaldıracak. Ve yine umuyorum ki, “reyting”i ikinci plana iten televizyon kanalları halkımızı bilgilendirici ve geliştirici programlara imza atacak…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş