Paylaş
Artık içimde yer kalmadı yaşadığımız acıları gömecek… O yüzden artık bağıra bağıra ağlamak, duygularımı haykırarak dışa vurmak istiyorum…
“Dün Başkent Ankara'da 'Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi' mitingi öncesi art arda patlatılan iki bombayla 95 vatandaşımız hayatını kaybetti, saldırıda 48'i ağır 246 kişi yaralandı.” gibi cümlelerle verdiler yayın organları Cumhuriyet tarihimizin en büyük terör olayını. Bu korkunç saldırının gerçekleştiği sırada olay yerinde bulunan Hürriyet Daily News editörü Stefan Martens ise, “Her taraf duman içindeydi, insanlar koşuşturuyordu. Kalabalıktan bazıları belki de dev bir balon ya da bir ses bombası patlamıştır diyordu. Bir an ne yapacağımı bilemedim. İnsanlar olay yerine yaklaşırken, aslında ne olduğunu anlamak ve belki de aramızda patlayacak yeni bir bombadan kaçınmak için yavaşça uzaklaştım. TOMA’lar ambulanslardan önce gelerek yeni bir rekor kırıyordu.” diyerek anlattı yazısında yaşadığı dehşet anlarını.
Tam, ‘artık bundan daha büyük bir acı olamaz’ diyorum; üstüne daha büyük bir acı yaşıyoruz. Ama bu sefer, ‘artık yeter... bundan büyük bir acıyı kaldıramam, kaldıramayız…’ diye haykırıyorum ve sesimi herkes duysun istiyorum. Televizyonda alt yazı geçiyor: Ankara’daki terör saldırısında ölenlerin sayısı 97’ye yükseldi… Bu altyazı bana Facebook’taki bir paylaşımı çağrıştırıyor:
“Patlayıcı madde infilâkında sadece insanlar ölmez. Kollar bacaklar kopar, gözler kör olur, işitme kayıpları, süreğen ve geçici hafıza kayıpları ve travmalar da olur. Bir tnt gücündeki patlamada bile, 350–400 metrekare çevredeki bütün kuşlar, ciğerleri patlayarak ölür. Aynı etki, patlamaya 100–200 metre yakındaki sokak kedi ve köpeklerine de olur. Etrafta kırılan camını bile değiştirecek parası olmadığı için, kaç gece soğukta yatacak evler olur.
Patlamanın ilk blust etkisi ses hızındadır. Patlamaya yakınlık oranınca, ilk önce akciğer, dalak, bağırsak, östaki borusu gibi içinde basınç olan organlar patlar. Sonra, yaklaşık 3000 derece alevi ile sizi kavurur. En son, şarapnel-parça etkisi ile sizi yaralar. Bütün bunlar saniyenin yarısında olur.
Terörizm amaçlı bir patlamadan sonra, en çok da ölen insan sayısından bahsedilir. Ancak asıl etkisi ölü sayısından çok arkada kalanlarda görülür. Patlama ile ölenlerin yakınlarındaki travmalar, patlamadan sağ ya da yaralı çıkmış insanların o can pazarında parçalanmış insanları gördüğünde yaşadığı travmalar, hayat boyu ruhi ve bedensel sakat kalanlardan kimse bahsetmez. Hele o kadar insanın öldüğü bir bombalamada, sokakta kaç kuş, kedi, köpek öldü kimse saymaz...
Ancak, bir patlamanın kimsenin bahsetmediği gerçeğinde bunlar da vardır. Kolu kopmuş 15 yaşında bir kızdan kime ne? Kaç kuş mu ölmüş? Otopsi için patlamada parçalanmış çocukları, morgda elimizde iğne iplikle birleştirirken ne hissederiz kimse bilmez... Televizyonda sadece ölü yaralı sayısı duyarsınız ki o da yalan dolandır.
En çok size anlatılmayan detaylara bakın. Asıl bomba o detaylarda saklı.”
diyor, Kriminal Psikiyatri & Klinik Psikoloji Uzmanı bir Adli Tabip bu paylaşımda.
İçim kan ağlıyor… Kim bilir yaralılardan kaçı bir engelli olarak sürdürecek yaşamının bundan sonrasını? Bacakları kopan öğretmen genç acaba şükredecek mi yaşadığına, yoksa keşke ölmüş olsaydım mı diyecek? Sağ kalmış ancak yanı başlarında arkadaşları, kardeşleri, sevgilileri, eşleri hatta çocukları ölmüş olanlar nasıl koruyacaklar akıl sağlıklarını bizler televizyon başında bile zor tutarken kendimizi?
Bu saldırıyı düzenleyenler hiç mi almamışlar insanlıktan nasiplerini? Canlı bomba yaptıkları o gencecik çocukların beyinlerini nasıl yıkamışlar da böyle insanlık dışı bir eylemi gerçekleştirmeye ikna edebilmişler? Belli ki o çocuklar ilâhi bir amaca hizmet ettiklerini sanıyorlar ve bu uğurda canlarını bile vermekten çekinmiyorlar. Peki, onları bu şekilde düşünmeye yönlendirenler kim? Yani hem patlamanın olduğu yerde bulunan kalabalığın hem de maşa olarak kullandıkları canlı bombaların ölümüne neden olan asıl suçlular kim? Ortaya çıkarılması gereken bu. Canlı bombanın kimliğinin belirlenmesi sorunu çözmüyor. Canlı bombayı canlı bombaya dönüştürenler bulunmalı ve cezalandırılmalı.
Birlik olma zamanı çoktan geldi… Biraz daha oyalanırsak, ‘o zaman’ çoktan geçmiş olacak ve biz hiçbir zaman birlik olmayı başaramayacağız. Bu saldırı son çağrı… “Biz” olmak için son fırsat. Change.org’da da bir kampanya başlatıldı bu konuda. “Teröre lanet ediyorum ve Ankara'daki bombalamanın faillerinin bulunmasını istiyorum! Yüreğimiz yanıyor! Şimdi birleşmeyeceksek ne zaman?” diyorsanız, imza verin bu kampanyaya.
Son çağrıya kulak verelim ve yeniden, eski günlerdeki gibi, “biz” olalım… İçimin acısı yalnızca bunu gördüğüm zaman biraz hafifleyebilir.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş