Paylaş
Mart 2018’de ailemize yeni bir birey katıldı. O günden beri onu sizinle tanıştırmak istiyorum. Ancak, ne yazık ki, bir türlü fırsat olmadı.
Sözünü ettiğim birey güzel mi güzel, tatlı mı tatlı, şirin mi şirin bir kedi. Ağustos ayında bir yaşında olacak. Yani evimize geldiğinde yedi aylıktı. Nasıl olup da yolumuzun kesişmiş olduğunu soracak olursanız, “kızımın sayesinde” diyerek cevap vereceğim.
Haziran 2016’da sevgili kedimiz Chianti’yi kaybetmemizin ardından, kızım her gün bana yeni bir kedi resmi göstererek sahiplenmemizi istiyordu. Bense yeni bir kedi fikrine hiç sıcak bakmıyordum. Ta ki Oğluş’u görünceye kadar…
Siyah-beyaz uzun tüylere sahip, yeşil gözleri sürmeli bir kedi Oğluş. Onu görür görmez içim ısındı. Kızım üye olduğu bir Facebook grubundan öğrenmişti onun varlığını. Hayvan sever insanların bir araya gelerek oluşturdukları bu grubun üyelerinden biri onu sahiplendirmeye çalışıyordu. Nasıl olduysa “tamam” dedim, “gelsin”…
Kedi önce Chianti’nin de veterineri olan İsa Bey’e gitti. Orada bakımdan geçip yıkanıp paklandıktan sonra evimize geldi. İlk günler yamacımdan hiç ayrılmadı. Belli ki kendini sevdirmek, evimizdeki varlığını garanti altına almak istiyordu.
Ona isim koymakta hiç zorlanmadım. “Oğluş” adı çıkıverdi ağzımdan.
Kediler konusunda benden çok daha deneyimli olan kardeşim Feyza, onun bir yıl içinde adını öğreneceğini söylüyordu. Oysaki Oğluş’un adını öğrenmesi üç ay bile sürmedi. Zira kanımca, çok akıllı bir kedi o.
Oğluş çocuklardan çok korkuyor. Bu durum bana onun çocuklardan eziyet görmüş olabileceğini düşündürüyor. Zira kesinlikle bir sokak kedisi değil benim güzel oğlum. Ya kayboldu ya da evinden atıldı. Neyse ki yolumuz kesişti ve bizim evin kedisi oldu.
Yaz döneminde anne-babalar kedi ve köpek yavrularını karne hediyesi olarak alıyorlar çocuklarına. Çoğu zamanda birlikte bir yaz geçirdikten sonra bu hayvancıkları tatillerini geçirdikleri beldelerde bırakıp evlerine dönüyorlar. Ancak evde yaşamaya alışmış kediler ve köpekler sokak yaşamına ayak uyduramıyorlar.
Çocuklarımızı sevmek onların her istediklerini yapmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Bu yüzden, kalıcı bir yuva vermeye söz veremeyeceğiniz hiçbir canlıyı kısa süreliğine sahiplenmemeliyiz. Zira kediler aslında çok hassas hayvanlar. Onların söylendiği gibi “nankör” olduklarına kesinlikle inanmıyorum. Çoğunuzun bildiği gibi bu yıl birkaç kez hastaneye yatmak zorunda kaldım. Bu sürelerde evde kalan yardımcım, Oğluş’un sürekli beni aradığını anlattı. Beni telefonla arayarak sesimi ona dinletti ve benim güzel oğlumu ancak bu şekilde sakinleştirebildiğini söyledi.
Evcil hayvanlar bizim oyuncaklarımız değil. Onların da can taşıdıklarını ve hakları olduğunu unutmamalıyız. Bunu unutmadığımız sürece onlar bizim hayatımızı güzelleştirmeye devam edecekler…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş