Paylaş
Kibele Altınokta Dergisi 25.Gümüş Sayı onuruna -yalnızca görme engellilere açık olarak- düzenlenen görme engelli kadının yaşam mücadesi konulu öykü yarışması sonuçlandı. Ödüller 17 Ocak 2015 tarihinde Altınokta Körlere Hizmet Vakfı Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
Benim de aralarında bulunduğum altı jüri üyesi, yapılan titiz değerlendirme sonucunda, yarışmaya katılan 61 eserden 5’ini ödüle değer buldu. Değerlendirme yapan diğer jüri üyeleri; İstanbul’dan öykü yazarı Gaye Boralıoğlu, İzmir’den öykü yazarı Atiye Tümüklü, Adana’dan yazım dersleri konusunda uzman Ayşegül Kanat, Ankara’dan Türkçe öğretmeni Aysun Yeşilyayla ve Dergi’nin Yazı Kurulu Üyesi Zeynep Yıldırıcı idi.
Yarışmanın birincisi, “Hece Hece Büyümek” adlı öyküsüyle Ayşe Çelik oldu. Çelik, engeline karşın dimdik sürdürdüğü yaşam mücadelesini anlattığı öyküsünde; “Görmemenin ayıp, hata, başarısızlık olduğunu düşündüren insanlara bugün bakıyorum da aklıma şu soru geliyor: Görmemek sorun da düşünmemek sorun değil mi? Onların beni ömür boyu iç dünyama teslim edecek tavırlarında kalsaydım, ne okul ne de iş hayatım olurdu. O insanlar çocukluğumu bir çocuk gibi yaşamama izin vermedi ama beni düşündürdü, bana başka hayatlarda olma hayali kurdurdu. Hayaller hayaller... İşte bana göre insanın hedefine ulaşmak için sahip olması gereken en önemli araç. Beni çevre içerikli bir benden kopartan hayaller...” diyor ve sımıkı sarılıyor hayallerine. “Genel olarak insanlar kendilerine şans verilmesini isterler diğer insanlardan. Oysa biz kendimize şans vermezsek beklenti merkezli bir hayatın esiri olmaz mıyız?” diyen yazarımız kendine hak ettiği şansı veriyor ve başarmak istediği herşeyin üstesinden gelebiliyor.
Yarışmanın birincisi olan öyküden kendimle birebir özdeşleştirdiğim bölüm ise şöyle: “Engelim uyku dışında her anımda karşıma çıkmasına rağmen hiçbir zaman bunun için oturup üzülmedim. Bir an hariç. Annemi kaybettiğimizde hastaneye, mezara gidememiştim. Son olarak görmek için çıktığım cenaze arabasının içi karanlıktı. Ne kadar ışık tuttularsa da seçemedim. Sadece elimle dokunabildim. İşte buna kahroldum.” Evet, ben de annemin, babamın, kardeşimin mezarlarının başına gidemediğim için kahroluyorum. Sevdiğim birisi hastalandığında onunla birlikte hastanede kalamadığım için kahroluyorum. Kızımı kucaklayamadığım için canım çok yanıyor. Ayşe Çelik; “Ama ben, son nefesime kadar az görmeme rağmen çok düşünmekten, hayatın ana caddelerinde inadına yürümekten asla vazgeçmeyi düşünmüyorum.” diyerek bitiriyor öyküsünü. Bu konuda da kendisine katılıyorum. Ben de asla vazgeçmeyi düşünmüyorum…
Yarışmada, engellilerle çalışan Aysel Ekiz “Renkleri Kaybetmek” adlı öyküsüyle ikinci oldu. “Ya bir sabah uyandığınızda dünyanın bütün renklerini kaybetmiş olsanız? Dün gece yatarken bunca sıkıntınıza rağmen içinize çekip çekip okşadığınız yeryüzü bütün renklerini almış olsa sizden? Bundan böyle ancak hatırladığınız kadarını düşleyebilecek olsanız? Artık hayat siyah
beyaz bir fotoğraf bile sunmayacak olsa size? Ne yapardınız?”
“Renkleri Kaybetmek”, yukarıdaki cümlelerden de anlaşıldığı gibi, bir sabah uyandığında görme duyusunu tamamen yitirdiğini fark eden birinin düşünce ve duygularını anlatıyor.
Aysel Ekiz; “ İçimde kocaman bir sessizlik. Çığlık çığlığa bağırıyor: Renklerini sevin, renklerini sevin hayatın…Kucaklayın sımsıkı. Bir sabah hepsini kaybedebilirsiniz. Bir sabah renksiz kalabilirsiniz…” diyor okurlarına.
Yarışmanın üçüncülüğünü ise iki öykü paylaştı: Türkçe Öğretmeni Ersin Köseoğlu’nun “Güneşle Doğmak” ve Can Metin’in “İlk Adım” adlı öyküleri…
“Güneşle Doğmak”, elim bir kaza sonucu görme yetisini yitiren kızını yaşama yeniden bağlamaya çalışan bir annenin duygularını anlatıyor. Aynı kazada eşini kaybetmiş olan bu anne; “Yaşadıklarımızı kabul edersek, değişim yaşanabilir ancak. Yeni koşulları kabul edip ona göre mücadele edeceğiz. Doğan her gün, yeni bir umut.” sözleri ile ümit aşılamaya çalışıyor biricik kızına.
“İlk Adım”, adalet arayan bir engellinin öyküsü. “Hakkın düzgünce dağılması değil midir adalet? Eğer dağıtımı yapan bir el yoksa hakkı olanı isteyenler elbet ses çıkarmak zorunda kalacak ve bunu yapmanın yollarını bulacaktır. Benim inatçı gönlüm de haksızlığa karşı sürekli isyan ediyor. Kararlı sesim yükselmek istiyor. Durum bundan ibaret.”diyor, yazarımız Metin Can öyküsünde.
Kibele Altınokta Özel Ödülü’nü “Optik Sinir” adlı öyküsüyle Şemsettin Torun aldı. Bu öyküde iyi eğitim görmüş, özgüveni yüksek görme engelli bir genç kızın neler başarabileceği anlatılıyor.
Ödül töreninde Kibele Dergisi’nin 1. ve 25.sayılarının tanıtımları sesli olarak dinletildi. Birinciliği kazanan Ayşe Çelik’e dizüstü bilgisayar, ikinciliği kazanan Aysel Ekiz’e tablet bilgisayar, üçüncülüğü paylaşan Ersin Köseoğlu ve Can Metin’e mp4, Kibele Altınokta Özel Ödülü’nü kazanan Şemsettin Torun’a ise radyo hediye edildi.
Öncelikle kazananlar olmak üzere, öykü yarışmasının tüm katılımcılarını yürekten kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş