Paylaş
Acısıyla tatlısıyla bir bayramı daha geride bıraktık. Çoğu kişi bayramdan sonraki iki iş günü için izin alarak tatilini on güne uzattı. Benim gibi İstanbul’da kalanların kazancı ise nispeten boşalmış olan şehirde trafik karmaşasından uzak bir bayram geçirmek oldu.
İnsan yaşlandıkça hayat giderek zorlaşıyor. Çoğumuz ilerleyen yaşımız ile birlikte ortaya çıkan sağlık problemleri ile baş etmeye çalışıyoruz. Ancak ilerleyen yaşımızın getirdiği tek sorun değil sağlığımız. Ne yazık ki sevdiklerimizi de birer birer kaybetmeye başlıyoruz.
İnsanın sevdiği birini ebediyete uğurlaması çok zor. Her kayıp, içimizde hiç bir zaman geçmeyecek derin bir acı bırakıyor. Zamanla bu acıyla yaşamayı öğreniyoruz. Bayramdan hemen önce yine böyle bir acı yaşadım. Elli altı yıllık çok sevgili bir arkadaşımın kardeşini, Sevgili Lofet’i, kaybettik. Arkadaşım uzun yıllardan beri, eşinin işi nedeniyle Avustralya’da yaşıyor. Türkiye’ye her gelişinde bayram yaptığım arkadaşım bu kez kardeşinin cenazesine katılmak üzere aramızdaydı. Onu gördüğümüze sevinemedik bile. Onun kardeşi bana da kardeş kadar yakındı. Genç sayılacak bu kayıp içimi çok acıttı.
İnsanın kendinden küçük kardeşini kaybetmesi dayanılmaz bir üzüntüye neden oluyor. Belki hatırlarsınız, aynı acıyı ben de yaşadım birkaç yıl önce. Bir sabah uyandım ve kardeşimin artık yaşamadığını öğrendim. Önce büyük bir şok geçirdim, ardından hayata hiç acı çekmeden veda etmiş olduğu için sevinmeye çalıştım.
Lofet’in cenaze merasiminde kendisinin iş arkadaşlarıyla tanıştık. Hepsi o kadar güzel sıfatlarla övdü ki onu, başta eşi, kızı ve ablası olmak üzere hepimiz gurur duyduk. Ebediyete intikal ederken geride güzel bir isim bırakmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum.
Eşimi Mayıs 2011’de kaybettim. O günden bu yana on sekiz bayramı O’nu özleyerek geçirdim. Allah’a şükür kızım yakınımda. Ama onunla paylaştığım her güzel anın hüzünlü bir yanı oluyor. İster istemez, “Keşke bu güzel anı eşim de bizimle birlikte yaşayabilseydi.” diyorum. Sonra, O’nun bulunduğu yerden bizi görebildiğini düşünüyorum. İstiyorum ki bizimle gurur duysun. Ve tüm adımlarımı bu istek doğrultusunda atıyorum.
Lofet’in ölümüne beynindeki tümör neden oldu. Akciğer kanseri beyne metastaz yapmıştı. Eşimin ölümüne de akciğerlerden başlayarak kemiklere metastaz yapan kanser neden olmuştu. Babamı ise yıllar önce beyin tümöründen kaybetmiştim. Sevgili Lofet’in rahatsızlığı ve ebediyete intikali bu kayıpları yeniden yaşamama neden oldu.
İnanıyorum ki kaybetmiş olduğumuz sevdiklerimiz artık bu dünyadan daha güzel ve huzurlu bir yerdeler. Belki de kendilerinden önce dünya değiştiren yakınları ile buluştular. Kim bilir?
Mekânın cennet olsun Sevgili Lofet. Seni hiç unutmayacağız...
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş