Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

“Hayat Dersi”

Merhabalar sevgili okurlar.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz Çarşamba, 5 Ekim 2016, Dünya Serebral Palsi Günü (World CP Day) idi. Serebral Palsi konusunun yazılarımda oldukça fazla yer bulduğunu sanırım çoğunuz biliyorsunuz. Ancak ne yazık ki, biraz da 5 Ekim tarihi yazı günüme denk gelmediği için, köşemde bu özel güne yer verme fırsatı bulamadım.

 

Dünya Serebral Palsi Günü, dünyanın 50’den fazla ülkesindeki Serebral Palsililer ve aileleri ile onları destekleyen organizasyonların başlatmış olduğu bir hareket. Amaç; Serebral Palsili çocukların ve yetişkinlerin toplumun diğer fertleri ile aynı haklara, aynı erişim olanaklarına ve aynı fırsatlara sahip olmalarının sağlanması. 2012 yılından beri her ekim ayının ilk çarşambası Dünya Serebral Palsi Farkındalık Günü olarak kabul ediliyor.

 

Haberin Devamı

Facebook’ta “Serebral Palsi +18” adlı bir grup oluşturulmuş bulunuyor. Bu grubu ben de takip ediyorum. Geçtiğimiz günlerde grup üyelerinden Yavuz Öndem’in gönderdiği bir mesaj beni çok etkiledi. Bunun üzerine, yazdıklarını sizlerle paylaşabilmek için kendisinden izin istedim. Bakın neler söylüyor sevgili Yavuz:

 

“Gruba yeni katıldım. Amacım Serebral Palsili arkadaşlarıma ve ailelerine destek olmak, moral ve özgüven aşılayabilmek. Ben 25 yaşında bir Serebral Palsiliyim. Bilgisayar Öğretmenliği Bölümü mezunuyum, yüksek lisans yapıyorum ve dört senedir de memurum. Sadece şunu söyleyebilirim; kararlı ve gayretli olunca başarılamayacak hiçbir şey yok. Elbette biraz zor ve emek isteyen bir süreç, fakat inanın sonu güzel oluyor. Özellikle küçük yaşlarda yapılan fizyoterapi hareketlerinin faydası büyüyünce çok iyi anlaşılıyor. Annemin küçük yaşlardayken her gün üç saat fizyoterapistlerin söylediği hareketleri yaptırmış olmasının meyvelerini şimdi görüyoruz. Annem, o zamanlar bu kadar bilinçli olmadığı için, şu an ‘bilseydim çok daha fazla uğraşırdım’ diyor. ‘Fizik tedaviye götürüyorum, yeterli’ diye bakmayın sakın, o sadece yol gösterici bir yer; asıl faydayı evdeki uğraşlarınızın sonucunda görüyorsunuz. Yani özetle, sakın yılgınlık göstermeyin, umutsuzluğa kapılmayın. Unutmayın elinizdeki bir hamur, ne kadar güzel yoğurursanız, ileride o kadar güzel şekil alacak.”

 

Haberin Devamı

“Hayat Dersi”

 

Yavuz Öndem de tıpkı 3 Ekim 2016 tarihli köşemde yayınlanan “Öyle bir iste ki” başlıklı yazımda sözünü ettiğim Bora ve Ahmet gibi başarılı bir genç. Bora, Ahmet ve Yavuz diğer Serebral Palsili gençler için rol-model olabilirler.

 

Serebral Palsi; bebeklikte ya da çocukluk yaşlarında ortaya çıkan ve vücut hareketleri ile kas koordinasyonunu kalıcı şekilde etkileyen, ancak zaman içinde kötüleşme sergilemeyen bir dizi nörolojik bozukluktan herhangi birini tanımlamak için kullanılan bir terim. Serebral Palsi, her ne kadar kas hareketlerini etkiliyorsa da, kaslardaki ya da sinirlerdeki bir problemden kaynaklanmıyor. Bu rahatsızlığa, beynin kas hareketlerini kontrol eden bölgelerinde ortaya çıkan anormallikler neden oluyor. Serebral Palsi görülen çocukların çoğunluğu bu bozuklukla doğuyor, ancak bozukluğun hemen teşhis edilebilmesi çoğunlukla mümkün olamıyor. Serebral Palsili bireylerde, genelde, zekâ geriliği bulunmuyor. Bu yüzden Serebral Palsililerin eğitimi için kesinlikle her olanağın değerlendirilmesi gerekiyor.

 

Haberin Devamı

Yavuz Öndem iki gün önce de “Önce eğitimcileri eğitmeli!” başlıklı bir mesaj paylaştı Facebook grubunda:

 

“ Engellilerin birçoğu muhakkak okulda öğretmenlerle sorun yaşamıştır. Zaten normal çocuklara göre bir adım geride olmamıza rağmen, bir de öğretmenlere kendimizi ispat etmek zorunda kalıyoruz.” diyen Yavuz; okula başlaması gereken ilk yıl müdür tarafından okula kayıt edilmediğini, ikinci yıl ise annesinin ısrarlarıyla isteksizce deneme şartıyla kabul edildiğini, ancak sınıf öğretmeninin daha okulun ilk günü kendisini görür görmez annesine ‘Yavuz’u benim sınıfıma yazdırın’ dediğini söylüyor. Bu davranışı için öğretmenine hâlâ müteşekkir olan Yavuz, şöyle devam ediyor:

 

Haberin Devamı

“2 ay sonra müdür, sınıf öğretmenime ‘İsterseniz Yavuz artık gelmesin’ teklifinde bulunmuş. Ama öğretmenimin ‘Yok Müdür Bey, Yavuz benim en iyi öğrencim’ cevabından sonra daha fazla karşı çıkamadı. İlkokulda sınıf öğretmenimin bilinçli ve anlayışlı olmasından dolayı hiç bir sorun yaşamadım. Asıl sorun ortaokul ve sonrasında başladı. Her branşa ayrı öğretmen girmesi ve çoğu öğretmenin de fiziki görünüşe bakarak zihinsel bir sorun varmış gibi ön yargıyla yaklaşması en büyük engel oldu. Her öğretmene ayrı ayrı kendini anlatmaya ve ispatlamaya mecbursun. Bu konuda herkesten daha fazla emek vermek zorunda kalıyorsun, ancak verilen emeklerin sonucunu görmek de güzel oluyor. Bir müdür tarafından belki de daha başlamadan bitirilmek istenilen eğitim hayatım; ilköğretimde okulun en başarılı öğrencilerinden biri, lisede ise okuldaki en yüksek ÖSS puanını alan öğrenci olarak devam etti. Neredeyse bütün öğretmenlerimin şimdi okuduğumu, belli bir yere geldiğimi ve yüksek lisans yaptığımı gördüklerinde ‘Biz zaten senden bunu bekliyorduk’ ifadelerini duymak da, hayatın tatlı ve bir o kadar da manidar güzelliklerinden biri.

 

Haberin Devamı

Veliler olarak her öğretmene en başta çocuğun zihinsel anlamda diğerlerinden hiçbir farkı olmadığını anlatın ve engelli olduğu için diğer çocuklardan ayrı tutulmamasını; çok farklı şekilde ilgi alâka da gösterilmemesini; ödev, etkinlik veya başka her türlü konuda diğer çocuklara ne veriliyorsa engelinin elverdiği ölçüde sizin çocuğunuza da verilmesini isteyin. Bazı konularda çocuğunuz zorlansa da kendisinin arkadaşlarından ayrı tutulmadığını bilecek ve bunun psikolojik anlamda olumlu etkileri olacaktır. Ayrıca bir eğitimci olarak eğitim fakültelerinde öğretmen adaylarına ‘Özel Eğitim’ adı altında verilen dersin içeriğinin doldurulması, engelli bireyler hakkında daha detaylı bilgiler verilmesi ve engelli öğrencilere nasıl bir yaklaşımda bulunulacağının öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak, eğitim sistemimiz göz önüne alındığında bunun gerçekleşmesi zor olduğu için, burada görev yine biz engellilere düşüyor. Çok çalışıp iyi yerlere gelerek ‘Hayat Dersi’ adı altında öğretmenlerde çok daha kalıcı bir etki bırakmış olacağız.”

 

Yavuz Öndem, engelli bir öğretmen olarak, yukarıdaki satırlarda konuyu herhangi bir eğitimciden çok daha mükemmel bir biçimde özetlemiş bulunuyor. Kendisinin söylediklerine kesinlikle katılıyorum. Çok çalışarak önemli yerlere gelecek engellilerin hem toplum, hem de diğer engelliler üzerinde bırakacakları olumlu etki, gerçekten de, “Hayat Dersi” olarak adlandırılabilecek kadar büyük olacaktır…   

 

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

Yazarın Tüm Yazıları