Paylaş
Gün geçmiyor ki aile içi şiddete bir kurban daha vermeyelim. Her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde karşılaştığımız kısacık polisiye haberlerde, çoğu zaman katili ve maktulü görüyor, vah vah deyip başka bir habere geçebiliyoruz. Oysa her haberin arkasında bir hikâye, her hikâyenin içinde bir birey var. Ne yazık ki gündelik telaşlarımızda, okuduğumuz haberde saklı insana dair hikâyeyi görmüyoruz.
Bana bunları bir kez daha düşündüren şey, kızımla birlikte gözümün önünde büyüyen Handan’ın hazin sonu…Handan’ı tanıdığımda; enerjisi içine sığmayan, taşıdığı neşeyi etrafa saçan, zekâ küpü 11 yaşında pırıl pırıl bir kız çocuğuydu. Kızımla aynı sene, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’ne Eskişehir’den birincilikle girmişti. 7 sene aynı yatakhaneyi, sevinçleri, hüzünleri, başarıları, acıları, zorlukları paylaştılar. Kardeş oldular, ortak oldular. Yeri geldi birbirlerine kızdılar. Gün oldu ortak paydada buluşmayı öğrendiler, birbirlerine kenetlendiler…
İzlediğim kadarıyla, Handan Çivicik, faal ortaokul ve lise hayatı boyunca, içinde bulunduğu ekiplere heyecanını ve ‘kendi gibiliğini’ yansıtmayı becermişti. Okulun basketbol takımında yıllarca top sürmüş, Öğrenci Birliği’nin Sekreteryası’nı yürütmüştü. Üretkenliği ile katkı verdiği alanlar bunlarla sınırlı değildi. Çok kez ödül almış okul orkestrası Seraglio’ nun da solisti idi.
Handan’ın müzik yolculuğu liseden mezun olduktan sonra da devam etti. 90’lı yılların hafızası olmuş nice mekânda emeği sesi vardır. Çekirdek Müzik Evi, Amfora Jazz Club, Naima aklıma ilk gelenler…
Bu dönemde, Alman müzisyen Roman Seehon tarafından kurulan Voyage grubunun solistliğini yaparken içinde kendi güfteleri de olan bir albümde yer aldı. 1997 yılında çıkan albümün tanıtımlarında Handan olağanüstü sesi olan bir vokalist olarak betimleniyordu. Zaten onu bir kez bile dinleyen birinin, sesinden etkilenmemesi pek mümkün değildi.
Takip eden yıllarda sevgili Handan’ın izini kaybettiysem de son dönemlerinde yaşadığı sıkıntıları, baş başa kaldığı zorlukları, içine düştüğü çıkmazları kızım ve arkadaşlarından ara ara duyuyordum…Buna rağmen hayata tutkunluğunun azalmadığını da söylerdi Zeynep.
Daha hayalleri vardı: “Bu köyden bir gün daha sonram varsa, Roma' ya gitmek isterim. Hem Latince hem İtalyanca çalışmak için hem de az sinematografi… Yeni icat kameralarla bakmaya, eski dil film çalışmaya…”
Kısmet olmadı bu hayallerini gerçekleştirmesi. Handan’dan geriye hayata dair aşk kaldı bize. Tıpkı albümün son parçası olan Aşk’a yazdığı sözler gibi…
“Yaşamım aşk, ölümüm aşk, mezarım olsun aşk
Beni kefene koyanlara, ardımdan, ağlayanlara, tek mirasım aşk.”
İstediğin gibi olacak güzel kızım. Sen huzurla uyu yattığın yerde. Mekânın. Cennet olsun…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş