Paylaş
“Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan, namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar.” şeklinde bir tanımla başlayan açıklama;
“Dini açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.”cümleleri ile son buluyor.
Toplumumuzda engelli ayrımcılığı yapıldığı; insanlarımızın, pek çok konuda olduğu gibi, engellilere karşı da hoşgörüsüz olduğu bilinen bir gerçek. Üzücü olan, Diyanet İşleri Din Yüksek Kurulu’nun, kendi içinde çelişen bu açıklamaya gerek duymuş olması.
Halkımızın camilerde engelli insan görmek istemediğini açıkça ilân eden bu açıklamayı okuduğumda, inanın, çok üzüldüm. Oturdum ve bu açıklamanın ne anlamlar taşıdığı üzerinde düşündüm. İzin verirseniz, düşündüklerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimsenin namazını oturarak kılabileceğini kabul eden Diyanet İşleri Din Yüksek Kurulu, bana göre; “hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.” şeklindeki ifadesi ile, engelli kişileri yalancı konumuna koymakta. Yine bana göre, engelliler bu açıklama ile engellerini abartmakla suçlanmakta. Lütfen, önyargılarımızı bir kenara bırakarak düşünelim: İbadet için camiye gelen hangi din kardeşimiz ayakta kılabileceği namazı oturarak kılmak isteyebilir? Engellilik özenilecek ya da imrenilecek bir durum değil. Bu nedenle, kim engelli olmadığı halde engelli taklidi yapmak ister?
Gönül isterdi ki; cemaat arasındaki tartışmalara son vermek isteyen Diyanet İşleri Din Yüksek Kurulu, böyle bir açıklama yapacağı yerde, engellilerin de ibadet hakkına sahip olduklarını vurgulamış olsun.
İslam dini insanların birbirlerini sevip saymalarını, dostça ve kardeşçe yaşamalarını amaç edinmiştir. Namaz, oruç gibi ibadetler insanlar arasındaki sevgi ve dostluk bağlarını güçlendirici niteliklere sahiptir. İnsanların dostluk ve barış içinde yaşayabilmeleri için gerekli tavsiye ve emirlerde bulunmuş olan dinimiz; dostluğu ortadan kaldıran aldatma, adaletsizlik yapma, kırıcı olma, hak yeme gibi davranışları yasaklamıştır. İnsanları yaratılışta eşit görme, alçakgönüllü ve adil olma gibi öğretilerle bizleri iyiye ve güzele yönlendiren de yine güzel dinimizdir. O halde, bu hoşgörüsüzlüğün sebebi nedir? Namazını ayakta kılamıyor olmak, bir engelli için zaten yeterince zor bir durum. Gelin bu zorluğu daha da zorlaştırmayalım. Eğer, camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması cami doku ve kültürüyle bağdaşmıyor ise; o zaman, özel bir bölüm ayıralım camilerde engelliler için. İsteyen engelliler tekerlekli sandalyeleri ile de gelebilsinler bu bölüme. Herkes istediği gibi yapabilsin ibadetini. Hepimiz iyi niyetli olalım ve kimse kimseyi yanlış anlamasın… Engelli-engelsiz, hepimiz, birlikte kardeşçe ve sevgiyle yaşayalım.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş