Paylaş
Telefonu icat eden Alexander Graham Bell 3 Mart 1947 tarihinde İskoçya’da dünyaya geldi. Annesi doğuştan işitme engelliydi. Bu yüzden dedesi ve babası ömürlerini işitme engellilere adamıştı. Özellikle babası işitme engellilere duymasalar bile konuşmayı öğretmenin yollarını geliştirmeye çalışıyordu. Graham’in iki kardeşi veremden ölünce, babası kalan tek oğlunun sağlığı için İskoçya’dan Kanada’ya göçtü.
Graham Bell, babasının ölümünden sonra onun çalışmalarını tanıtmak ve yaymak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Önce Ontario’ ya ardından Boston’a yerleşti. Boston’da bir süre işitme engellilere dil öğretmeni yetiştiren bir okulda çalıştıktan sonra kendi okulunu kurdu. Aslında sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Sonunda işitme engelli annesinin ve eşinin duyamadığı sesleri kaydetmeyi başardı. Ünü kısa sürede yayılan Bell, Oxford Üniversitesi’ne konuk öğretmen olarak çağırıldı.
Bell, işitme kayıpları üzerine sayısız çalışma yaptı. İşitme engelliler için yapmış olduğu çalışmalarından dolayı kendisinin doğum tarihi olan 3 Mart 1947 “Dünya Kulak ve İşitme Günü” olarak ilân edildi. Yani dün, Dünya Kulak İşitme Günü’ydü.
Dünya Kulak İşitme Günü kapsamında açıklamalarda bulunan Bezmialem Vakıf Üniversitesi Baş Hekimi ve Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fadlullah Aksoy, anne karnında geçirilen enfeksiyonların doğumsal işitme kayıplarına yol açabildiğini söyledi. İşitme kaybının özellikle çocukların sosyal yaşamını ve öğrenme yetisini olumsuz yönde etkilediğine değinen Prof. Aksoy, doğuştan olmayan yani edinilmiş işitme kayıpları ile ilgili olarak da önemli açıklamalarda bulundu:
“Tekrarlayan üst solunum yolu ve ortak kulak enfeksiyonları ile birlikte bakteriyel ve viral enfeksiyonlar da orta kulakta iltihaplanma yaparak işitme kaybına neden olabilir. Çocukluk çağında çok sık görülen ancak günümüzde aşılama programlarına bağlı olarak sayıları son derece azalan Kızamık, Kızamıkçık ve Kabakulak gibi viral hastalıklar da koklea ve iç kulaktan beyne giden işitme sinirinde hasar yaparak işitme kaybı oluşturabilir. Bunlar tek kulakta olabildiği gibi her iki kulağı da etkileyebilir. Enfeksiyonlar dışında çocukluk yaşlarında geniz eti, bademcik, alerji ve gatroözofageal reflü’ye bağlı olarak orta kulakta sıvı birikmesi oluşursa, bunun sonucunda da işitme kaybı gelişebilir.”
Prof. Dr. Fadlullah Aksoy işitmenin her yaş grubunda önemli olduğunu, ancak, çocuk yaş gruplarında çok daha büyük önem taşıdığını söylüyor. Çocuklarda sağlıklı iletişim kurabilme ve konuşma yeteneğinin gelişmesi için öncelikle işitme duygusunun önemli olduğuna değinen Prof. Aksoy, çocuğun duyduktan sonra anladığını ve anladıklarıyla da konuşmayı öğrendiğini söylüyor. Yani duymayan çocuk konuşamıyor. Ebeveynlerin çocuklardaki işitme ve konuşma becerileri ile ilgili süreci iyi takip etmeleri gerekiyor. Sese cevap vermeme, sese dönmeme, tepki vermeme, ders başarılarının düşmesi, iletişim kurmaktan kaçınma, içe kapanma gibi birçok belirti işitme kaybında erken teşhisi mümkün kılabilen önemli işaretler arasında yer alıyor. Yeni doğanlarda ise, Prof. Aksoy’a göre, işitme tarama testleri dışında işitme kaybını anlamanın herhangi bir yolu bulunmuyor.
Doğumsal işitme kayıpları her 1000 canlı doğumda bir görülüyor. Tarama protokolleri ile her yeni doğan bebeğe Otoakustik Emisyon ve ABR (İşitsel Beyin sapı Davranımı) ile hemen tanı konulabiliyor. Tanı konulduktan sonra işitme kaybı derecesine göre tedavi yapılıyor. Doğumsal iki taraflı total işitme kayıplarında ise erken tanı konulup tedavi edilmediği durumda sağırlık ve dilsizlik kalıcı olabiliyor. Bu tür hastalarda erken tanı ile beraber işitme cihazı uygulamasından sonra koklear implant yapılması, işitmeyi sağlayarak çocuğu akranlarından farksız hale getirebiliyor.
Doğumsal işitme kaybı vakalarında erken teşhis oldukça büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle erken tanı ile birlikte uygun tedavi yöntemine vakit geçirmeden başlanılması gerekiyor.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş