Paylaş
Beynimizdeki sinirlerin iletim hızlarındaki azalma ve bazı bilgileri değerlendirmede yavaşlama, aslında, yaşlanma dediğimiz normal sürecin parçası. Ancak beslenme alışkanlıkları, kronik hastalıklar, psikososyal travmatik olaylar, büyük kayıplar, ağır psikiyatrik hastalıklar ve bazı ilaçların uzun süreli kullanımları ile ilgili bazı hallerde Demans daha hızlı ilerliyor ve bazı yetilerde çok ciddi kayıplara neden oluyor. Normal yaşlanmanın dışında gelişen bu durum, bireyi olduğu kadar ailesini ve çevresini de etkiliyor.
Demansta en temel belirti hafıza, özellikle yakın hafıza bozukluğu şeklinde ortaya çıkıyor. Kişi, bellek ile ilgili sorunlar nedeniyle yapılan konuşmaları, yeni öğrenilen isimleri ya da telefon numaralarını biraz zaman geçince hatırlayabiliyor. Hastalık ilerledikçe geçmişte öğrenilen bilgiler de yavaş yavaş kaybolmaya başlıyor. Zaman zaman bu belirtilere aşağıda sıralanan bilişsel sorunlardan bazıları da eşlik edebiliyor:
Bazı kelimeleri hatırlamada zorlanma ya da yerine anlamsız başka bir kelime koyma
Özellikle muhakeme etme ve analiz etme fonksiyonlarını yürüten ön beyin işlevlerinde bozulma
İnce ve karmaşık motor hareketlerinde ortaya çıkan kusurlar• Duyusal uyaranları tanıma yeteneğinin kaybolması
Dikkat ve konsantrasyon bozukluğu
Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan demansa, 85 yaş üstü nüfusta %40 oranında rastlanıyor. En sık görülen form olan Alzheimer tipi demans tüm demansların yaklaşık üçte ikisinden sorumlu bulunuyor. Damarlarla ilgili bozukluklarda görülen ve vakaların %15-20 sini oluşturan demans ise en sık görülen alt tip.
Sosyal sınıf, cinsiyet, etnik grup ya da coğrafi bölge ile ilgili olmayan demans, tüm dünyada benzer sıklıklarda görülüyor ve toplumun bütün gruplarını etkiliyor. Demansta, yaş en güçlü risk faktörü. Yaştan sonra gelen risk faktörü ise ailede Alzheimer tipi demans öyküsü bulunması.
Demans belirtileri çeşitli nedenlerle ortaya çıkabiliyor. Bazı sistemik hastalıkların sonuçları, damar hastalıkları, tümörler, madde ve alkol kullanımı bu durumu tetikleyebiliyor. Dünya genelinde demans konulu önemli araştırma projeleri yürütülüyor hem koruyucu yöntemler hem de tedavi konusunda pek çok antitez ortaya atılıyor.
Dünya ve ülkemiz nüfusunda yaşlılık başlangıcı, artık, 80 yaş olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde gelişen bu yeni durum ve tıbbi yöntemler konu ile ilgili yeni tedbirler alınması gereğini doğurmuş, uzun çalışma nedeniyle yaşlılarına bakamayan orta yaş grubu için başka arayış yöntemleri devreye girmiş bulunuyor. Yaşlı bakımevleri ve huzurevleri konusu işte bu arayış sonucunda alternatif çözümler olarak ortaya çıkmış durumda. Sahip olduğumuz etnik ve kültürel değerler açısından bir büyüğümüzü ya da yakınımızı bakımevine/huzurevine bırakmak büyük bir ayıp olarak kabul ediliyorsa da çok yönlü bir bakım gereken bu hastalar ve/veya yaşlılarımız için iyi bir alternatif oluşturuyor.
Babamı tam otuz yıl önce bugün, 14 Eylül 1990’da beynindeki iyi huylu tümör nedeniyle kaybettim. Aynı yılın başlarında gözleri ışıktan rahatsız olmaya ve sık sık unutmaya başlamıştı. Bu durum beni rahatsız etmiş ve onu zamanın en değerli nörologlarından biri olan Prof. Dr. Erdoğan Özdamar’ a götürmüştüm. Erdoğan Hoca bizi dinlemiş, durumun muhtemelen beyin damarlarındaki kireçlenmeden kaynaklandığını söyleyerek kesin teşhis için beyin MR’ ı çektirmemizi istemişti.
Çekilen MR sonucu ne yazık ki tahminleri doğrulamıyordu. Babamın beyninde, hem de ameliyata olanak vermeyecek bir bölgede, büyük bir tümör vardı. MR sonuçlarını konu ile ilgili pek çok doktora göstermiş ve hepsinin fikrini almıştım. Doktor ziyaretlerinde, ne yazık ki şimdi kendisi de hayatta olmayan Sevgili Amcam bana eşlik etmiş ve destek olmuştu. Amcamla birlikte fikrine başvurduğumuz son kişi, o zamanlar Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Bölümünde görevli olan Prof. Dr. Necmettin Pamir idi. Ondan, bize kendi babasının başına böyle bir durum gelmesi halinde ne yapmayı düşünürse onu önermesini rica etmiştim. O da bize radyoterapi tedavisi uygulanmasının en doğru seçenek olacağını söylemişti.
Babam alerjik bir yapıya sahipti. Bu yüzden, ne yazık ki, radyoterapi tedavisi ona ağır geldi. Tedavi başlangıcından kısa bir süre sonra, tedaviden kaynaklanan alerjik bir durumla, Stevens-Johnson Sendromu ile karşılaştı. Bu sendrom cilt ve mukoza zarının ilaç ve enfeksiyona karşı ciddi şekilde reaksiyon gösterdiği nadir görülen bir hastalık.
Babam önce bir süre hastanede sürdürdü tedavisini. Hastanede yapılacak bir şey kalmadığında ise evinin bir odasını hastane odasına dönüştürdük. Üç ay boyunca burnundan beslenerek kendini bilmeden yattı canım babam. Sevgili eşi Münevver Abla, bu süreçte tıpkı bir bebek gibi baktı ona.
Aradan tam otuz yıl geçti. Ama babama duyduğum özlem hafiflemedi bile… Yattığın yerde huzurla uyu Canım Babam, mekânın Cennet olsun...
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Paylaş