Paylaş
Mine Ekinci 1990 yılında İstanbul’da doğuyor. Doğumundan kısa bir süre sonra Yalova’ya taşınıyorlar. 1999 Marmara Depremi’nde şehir merkezindeki evleri büyük zarar gördüğünden, yine Yalova’da babaannesinin doğduğu ve büyüdüğü köy olan Soğucak’ a geçiyorlar. Çocukluğunun önemli bir kısmını köylerde geçiren Mine, şehir merkezinde tamamladığı ilköğreniminin ardından Robert Koleji kazanıyor ve İstanbul’a geliyor. Yatılı olarak öğrenim gördüğü lisede aynı sıraları paylaştığı hepsi birbirinden zeki ve yetenekli arkadaşlarından ve idealist öğretmenlerinden ilham alıyor ve birçok farklı deneyim ediniyor. Robert Kolej’ e girdiği ilk yıldan itibaren okuldaki farklı farklı aktivitelere katılan Mine, yaz tatillerinde de yurtdışı gençlik kamplarına katılarak deneyimlerini artırıyor.
9-10 yaşından beri başbakan olmayı hayal eden Mine, 2009’da liseden mezun olup ÖSS’ den iyi bir derece de elde edince hiç tereddüt etmeden Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’ nü tercih ediyor. Bu arada AB Gençlik Programları dahilindeki Avrupa Gönüllü Hizmeti Programı’na başvuruyor ve Fransa’da bir kuruluş tarafından kabul ediliyor. Üniversite kaydını donduran Mine, Aralık 2009’da yedi ay gönüllü çalışmak üzere Fransa’ya gidiyor.
Mine Limoges-Fransa’ da, şehirden uzak kırsal bir bölgede, sakatlandıkları ya da ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaştıkları için artık eski mesleklerinde çalışamayan kişilere yeni meslek edindirme amaçlı açılmış bir mesleki eğitim merkezinde görev yapıyor. Burada daha çok ofis işleri ve kütüphaneden sorumlu olan Mine, ilgilenen kişilere gönüllü İngilizce dersleri veriyor. Daha önce hiç engelli bir arkadaşı olmayan Mine için, Limoges’ da çalışmak ve yaşamak çok öğretici bir deneyim oluyor. Ayrımcılığa uğramanın, adaletsizliğin, sakatlık ve ciddi sağlık sorunlarıyla uğraşmanın ne kadar zor ancak mümkün olduğunu orada görüyor. Aynı zamanda da hem engelli gruplarla beraber yaşama hem de Fransa'nın taşrasında bir yabancı olma deneyimi sayesinde, toplumdan dışlanmışlığı da güçlü bir şekilde hissedebiliyor.
Mine Fransa’daki gönüllü çalışması sırasında fırsat buldukça Avrupa şehirlerine, Fas ve Balkanlar’a seyahat ediyor. Otostop çekmeyi, “Couchsurfing” * ile kalacak yer bulmayı ve böylece kendi kendine çok küçük bütçelerle uzun mesafeler kat edebilmeyi öğreniyor. Ve Mine 2010 sonbaharında Türkiye’ye döndüğünde, kendini olduğundan en az beş-altı yaş daha büyük hissediyor.
Üniversiteye büyük bir motivasyonla başlayan Mine, Türk Eğitim Vakfı tarafından Üstün Başarı Bursiyeri seçiliyor. Üniversite dışında da bir buçuk yıl boyunca, 20 akademisyen ve aktivist ile beraber başlattıkları online Sakatlık Çalışmaları İnisiyatifi Projesi’ni yürütüyor. Bir yandan da para kazanmak için 4-12 yaş arasındaki çocuklara kendi hazırladığı program ve materyallerle İngilizce özel ders veriyor. Dört yıl boyunca bu derslere devam eden Mine, bu süreçte kendini öğrenci olduğu kadar biraz da öğretmen olarak hissediyor.
Mine yaz tatillerinden birini Barış Çalışmaları alanında çalışan ünlü Profesör Galtung’un Almanya’daki araştırma merkezi Galtung-Institute’da geçiriyor. Ardından Erasmus programı dahilinde bir dönem okuduğu Sciences Po Paris’te adalet, özgürlük ve demokrasi teorileri üzerinde birçok ders alıyor; makaleler yazıyor.
Mine üniversite mezuniyetinin ardından, yüksek lisansa başlamadan önce, öğrenimine bir yıl ara veriyor. Bu süreçte iki buçuk ayını Güney Amerika’da geçiren Mine, Türkiye’ ye döndükten sonra bir buçuk ay boyunca bir Montessori okulunda gözlem yapıyor ve konu ile ilgili eğitimlere katılıyor. Bu arada Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda da gönüllü olarak çalışıyor.
Mine yüksek lisansını adalet, özgürlük ve demokrasi konularında yapmaya karar veriyor. Ancak toplumda adaletin nasıl tesis edilebileceğine dair araştırmalar yapmak, akademik makaleler yazmak ve kürsülerde ders vermekten ziyade iyi bir düşünsel arka plana sahip bir -belki yüzlerce- projeyle dünyayı bir parça daha adil, insanları bir parça daha özgür, ülkesini bir parça daha demokratik kılmayı düşlüyor. Ve kendi adına bunu yapabileceği en iyi alanın “eğitim” olduğuna karar veriyor. Bu karar doğrultusunda bir sonraki yıl için eğitim alanında birkaç yüksek lisans programına başvuruyor. İlk tercihi olan Harvard Üniversitesi’nden kabul alan Mine, okulun verdiği bursun yanı sıra Türkiye’den de dört farklı kişi ve kurumdan sağladığı destekle yüksek lisansını tamamlıyor.
Yüksek lisans için Amerika’ya gitmeden önce “kırsalda eğitim” konusunda çalışmaya karar veren Mine, yüksek lisansı sırasında tüm derslerini bu odak etrafında seçiyor; tüm projelerini bu konuyla ilgili yapıyor ve makalelerini bu konuda yazıyor. Bu sırada aynı konuyla ilgilenen arkadaşlar ediniyor, onlarla fikir alışverişinde bulunuyor. Ayrıca, anketler ve mülakatlar yoluyla, Türkiye’nin dört bir yanından köy öğretmenleri ile tanışıyor. Bir öğretmenin hem çocuklar hem de köy üzerinde yaratabildiği farktan çok etkileniyor.
Mine 2016 yılının Haziran ayında Türkiye’ye dönüyor. Kafasında yapmak istediği iki temel şey var: Birincisi, kendilerini yalnız ve desteksiz hisseden köy öğretmenlerinin motivasyonlarını ve yetkinliklerini artırmak; ikincisi de herkesi köy okullarında nitelikli bir eğitimin mümkün olduğuna inandırmak. Kurduğu hayali gerçeğe dönüştürmek için önce Mardin’de bir saha araştırması yapıyor, ardından da Türkiye’deki farklı dernek ve vakıflar ile görüşmelere başlıyor. Sonunda, Aralık 2016’da KODA (Köy Okulları Değişim Ağı) kuruluyor.
Türkiye’de her on çocuktan biri kırsalda yaşıyor ve bu çocuklar nitelikli eğitime ulaşmakta zorlanıyorlar. Kalıcı bir değişim ve dönüşüm yaratabilmeyi amaçlayan KODA, bunu yapmanın en sürdürülebilir yolunun çocuğun eğitim ekosisteminde bulunan yetişkinleri (köy öğretmenleri, aileler, köy halkından gönüllü yetişkinler) güçlendirmek olduğunu düşünüyor.
Mine Ekinci’nin KODA ile 2016 yılında Muş, Kastamonu ve Samsun’ dan seçilen altı köy ile başladığı yolculuk sürecinde 1200’den fazla öğretmen ve öğretmen adayı güçlendirilmiş, 13 binden fazla çocuğun daha iyi bir eğitim alması sağlanmış bulunuyor. Sabancı Vakfı ve Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Müdürlüğü iş birliği ile hazırlanan kaynak kitapların köy öğretmenlerine yaygınlaştırılması ve birleştirilmiş sınıflı köy öğretmenlerine yönelik eğitici eğitimlerin gerçekleştirilmesi sağlanmış durumda.
Yapılan tüm bu çalışmalar sayesinde kırsal bölgelerde büyüyen çocuk ve gençlerin kendilerini gerçekleştirebilme fırsatları artıyor, eğitimde fırsat eşitsizliği azalıyor. Kırsalda eğitim niteliğinin iyileşmesi uzun vadede kırsalda yaşayan bireylerin kendilerine farklı hayat alternatifleri geliştirebilmeleri, bu alternatifleri hayata geçirmek için harekete geçecek gücü kendilerinde bulabilmeleri, şehirle ve diğer köylerle iş birliği içinde çalışabilmeleri demek oluyor. Ayrıca kır ve kentli sorunları doğrudan birbirleriyle bağlantılı olduğundan, daha büyük çerçeveden bakıldığında kırsalda eğitim niteliğinin artırılmasının sadece kırın meselesi olmadığı görülüyor. Kırsalda daha nitelikli eğitim ister kırda ister kentte yaşayalım hepimizin daha adil, insanca ve sürdürülebilir bir dünyada yaşamamız anlamına geliyor.
Mine Ekinci kendisinin ve KODA’nın hikâyesinin başka kişilerin zihinlerine ve kalplerine de ilham tohumları atmasını ve daha adil, insanca ve sürdürülebilir bir dünyaya giden yolda daha güçlü ve kalabalık bir şekilde ilerlemeyi umut ediyor.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
* Couchsurfing, muhteşem lokal insanlarla birlikte kalmanın, hayat boyu sürecek seyahat arkadaşlıkları kurmanın ya da şehrinize gelen gezginleri ağırlamanın bir yolu. 12 milyondan fazla seyahat tutkunu, dünya çapında 230.000'i aşkın şehirde Couchsurfing kullanıyor.
Paylaş