Paylaş
Birkaç gündür canım çok sıkkın. Konu, çok sevdiğim bir arkadaşımın yaşadıkları daha doğrusu ona yaşatılanlar ile ilgili.
Söz konusu arkadaşımın 100 yaşında, sırtındaki skolyoz nedeni ile hafif engelli, bir teyzesi vardı. Bu teyzenin, hiç evlenmemiş olduğu için, kendi çocuğu yoktu. Kendisi ile yıllardır arkadaşım ve ağabeyi ilgileniyorlardı. Teyze Avrupa yakasında merdivenli bir evin üst katında kiracıydı; malı mülkü ve parası yoktu. Arkadaşım ise Anadolu yakasında oturuyor. Yıllarca teyzesini kendisi ile aynı yakada oturmaya ikna etmeye çalıştı; ancak başarılı olamadı. Bir arkadaşı ile dönüşümlü olarak, gün aşırı teyzesine bakmaya gidiyordu. Çarşamba sabahı, arkadaşından teyzenin uykusunda vefat ettiği haberini aldı. Gidebileceği en kısa süre içinde teyzesinin evine gitti. Arkadaşından teyzesinin hiç acı çekmeden, huzur içinde son nefesini vermiş olduğunu öğrendi. Birlikte hükümet doktorunu beklemeye başladılar.
Hükümet doktoru geldiğinde, teyzeyi muayene etti ve göğsünde küçük bir morluk olduğunu gördü. Teyzenin bir hafta önce tuvalette düştüğünü, düşerken de lavaboya çarptığını söylediler. Zira teyze kendi başına yürümek, tuvalete yalnız girmek için ısrarcı oluyor ve arada düşüyordu. Neyse ki bu düşmeler sonucunda, ufak tefek morarmalar dışında, hiçbir olumsuzluk yaşanmamıştı. Ancak hükümet doktoru o küçük morluğu çok önemsedi ve teyze için normal ölüm raporu veremeyeceğini, otopsi istediğini söyledi.
Bu karar “cinayet şüphesi” anlamına geliyordu. Devreye polis girdi. Ev, olay yeri inceleme ve parmak izi ekiplerinin elemanları ile doldu taştı. Bu arada teyzesinin kaybı ile zaten yeterince sarsılmış olan arkadaşımın tansiyonu tavan yaptı.
100 yaşında, huzur içinde son nefesini vermiş olmak teyzeye çok görüldü. Ceset adli tıbba gönderildi. Otopsi yapıldı… Sonuç: normal bir ölüm… Yani, önce polis ekipleri ardından da adli tıp kurumu mesailerini boşa harcamış oldular.
Dün cenazesi kalktı teyzenin. Ama arkadaşım ve ağabeyi yaşadıkları bu talihsiz süreçte çok yıprandılar. Onlar böyle bir muameleyi hiç hak etmemişlerdi. Teyzelerine hiç vazifeleri olmadığı halde sahip çıkmışlar, kendi yaşamlarından pek çok ödün vererek ona bakmışlardı. Bunu yaparken, hiçbir karşılık beklememişlerdi. Ama böyle bir sonla karşılaşacaklarını da hiç akıllarına getirmemişlerdi.
Biz nasıl bu hale geldik? Herkesin aklı sadece komplolara çalışır oldu. Nasıl oluyor da 100 yaşında bir insanın ölümünü normal karşılayamıyoruz? Neden her şeye şüpheyle yaklaşıyoruz? Bu kadar mı unuttuk dünyada iyilik ve güzelliklere de yer olduğunu?.. Ayrıca, hiç mi düşünmüyoruz devletin kurumlarının iş yükünü? Neden bu kurumlara bir de gereksiz işler yüklüyoruz?
Dün akşam tüm bunları düşünürken, Kas Hastalıkları Derneği’nden bir arkadaşım aradı.
81 yaşındaki annesiyle birlikte yaşayan Spinal müsküler atrofi (SMA) hastası bir üyeleri olduğunu, hastaya annesinin baktığını ancak o sabah birlikte düştüklerini ve annenin kızına bakamaz duruma geldiğini söyledi. SMA, ikinci motor nöronların kalıtımsal bir hastalığı. Vücutta istemli kasların kuvvetsizliğine ve erimesine yol açıyor. Hastalık ilerledikçe, solunum da etkileniyor.
Bu anne ve kızının evde bakım parasından başka gelirleri olmadığını öğrendim. Artık profesyonel bir bakıcıya ihtiyaçları var. Bu nasıl olabilecek? Günümüzde 1500 Türk Lirası’ndan daha düşük bir aylıkla çalışacak bir bakıcı bulma olasılığı yok. Öyle is bu anne ve kız ne yapacak?
Bunlar cevap bulunması gereken sorular. Sadece benim vermiş olduğum bu örnek için değil; ülkemizdeki benzeri yüzlerce örnek için… Devletin bu gibi sorunlara kalıcı çözümler getirmesi gerekiyor. Örneğin, benzer durumdaki engelliler için bakım merkezleri kurulması gibi…
Engellerimiz hissettirmeyecek engelsiz bir yaşan dileği ile…
Paylaş