Paylaş
Anayasamızın 42. Maddesi uyarınca “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Ancak, ne yazık ki, bedensel engellilerin erişimine olanak vermeyen okullarımız bu maddenin uygulanmasını engelleyebiliyor.
Yeni bir öğretim yılına girmemize birkaç hafta kala bir okurumun konu ile ilgili olarak yazdıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Cam kemik hastası bir evlâda sahip olan okurum bakın neler anlatıyor:
“Kızımın okula başlama yaşı geldiğinde ne yazık ki kendi yaşıtları gibi anayasal hakkı olan okumak hakkını kullanması için okul müdürünü ikna etmemiz gerektiğini, bunun için de iyi bir torpil bulmamızın şart olduğunu öğrendim. Ve kızım, ancak, 2 yıl gecikmeli başlayabildi okula. Çünkü gerekli torpil ancak bulunabilmişti. Bu arada, o yıl 2.sınıfları okutan öğretmen ‘bu kızı sınıfıma istiyorum’ demeseydi, belki de kızım kendisine verilen deneme süresi bitiminde o okulun öğrencisi olamayacaktı. Okuma yazma bildiği için sınavla bir üst sınıfa geçirildi. Hayatımda hakkını ödeyemeyeceğim ilk insan o öğretmendir bu yüzden.
Sonunda kızım da okulun formalı öğrencisi oldu. Girişte merdivenleri olan ve 2. kattaki sınıfımıza bin bir eziyetle çıkılan okulumuzu sevdik biz. Ama bir süre sonra kızımı taşıyamayacak, merdivenleri çıkaramayacak hale geldiğimde okula neden rampa yapılmıyor diye düşündüm. Rampa yaptırtmak istediğimi söylediğimde, müdür yardımcısı şöyle dedi bana: ‘Rampa o kadar çirkin bir hava verecek ki, okulun dış görünüşüne yazık olur.’ Bu cevabı duyduktan sonra karşımdaki insanların el birliği ile ‘okulda engelli öğrenciye hayır’ kampanyası başlattıklarını da gördüm. Ve ben karşımda okul yönetimi ve birçok veli olduğu halde mücadeleye başladım.
Kızımın sınıf öğretmeni verdiğim mücadeleyi görünce ‘akıntıya kürek çekiyorsunuz, nafile uğraşmayın’ dedi. Öğretmene ‘biraz empati yapın, ya sizin kızınız kızım gibi olsaydı’ dediğimde, sanki ona küfretmişim gibi ‘sakın, sakın öyle sözler söylemeyin, Allah korusun’ diye bağırdı. ‘Allah korumuş zaten sizi hocam’ diyerek karşılık verdim ona. Sonra, bu öğretmenin kızımın olmadığı bir gün sınıf arkadaşlarına ‘C'yi sevmeyin ki, okula gelmesin’ dediğini öğrendim.
Ardından okul yönetimi velileri toplayıp konuşma yaptı. Sonra toplantıya beni de aldılar. ‘Sınıf giriş kata indirilsin mi? Rampa yapılsın mı?’ diye oylama yapıldı. Oylama sonucu kaybeden bendim. Cevap ‘hayır’dı. Yılmadım…
Resmi olarak dilekçe yazdım. Okul için basit önlemler alınabileceği halde (sınıfın giriş kata indirilmesi, girişe rampa yapılması gibi) ‘okula engelli asansörü yapılsın’ kararı çıktı. İyi güzel de nereye, hangi para ile. Ayrıca ‘engelli tuvaleti de yapılsın’ denmiş kararda. Kararlar Avrupai, ama bir o kadar da imkânsız.
Sadece bir rampa mücadelesi iki yılımı aldı. İki kez belediye başkanının elini öpmeye gittik kızımla. Çok gözyaşı döktürdüler.
Okula bir rampa yaptırtmak için mücadele ederken, bir yandan da okul içinde sınıfın 2. kattan giriş katına inmesi için mücadele ediyordum. Sisteme göre çok şey istiyordum. Çok olmuştum yani. Sonunda demirden bir rampayı Keçiören Belediyesi Fen İşlerine yaptırtmayı başardım. Kullanmaya başladık. Tabii ki diğer çocuklar da meraklı. Merdiven dururken rampayı kullanmaya daha küçük yaşlarda başlar bizim milletimiz. Çocuklar koşuşturuyorlar bizimle birlikte rampada. Biz kızımla onların gitmesini bekliyoruz çoğu zaman. Kızıma çarparlarsa kızımın bir yeri kırılacak diye korkuyorum. Bir gün müdür yardımcılarına ‘bu rampanın yaptırılma nedeni çocuklara sınıf öğretmenleri tarafından anlatılsa keşke’ dedim. ‘Olur mu öyle şey’ dediler. Gereksiz gördüler…
Gel zaman git zaman bir öğlen gördüğüm manzara karşısında ne yapacağımı bilemedim. Rampanın girişine tahtadan öğrenci sırası kalın iplerle bağlanmış ve geçiş engellenmişti. Kızımı bırakıp müdüre gittim. ‘Neden böyle bir şey yaptınız’ diye sordum. ‘Rampayı kullanmam gerekiyor ve ben sırayı oradan nasıl alacağım?’ Cevap inanılmazdı: ‘Rampa cezalı, kullanamazsınız.’ ‘Nasıl yani’ dedim. ‘Neden?’ ‘Öğrencilerden biri bu sabah rampadan kayıp bacağını kırdı biz de rampayı cezalandırdık.’
Karşımda bu cümleleri kuran kişi bir eğitimciydi.
Hem rampayı hem de bizi cezalandırmış oldular.
Öfkeme hâkim olamadığımı hatırlıyorum.
Ama o gün rampayı kullanamadığımı da...
Bir gün süre ile cezalandırıldık.
Okul müdürü ‘senin kızın tek kişi ve ben diğer çocukları düşünmek zorundayım, onların sayısı daha fazla’ dedi.
Oysa onlar merdivenleri koşarak çıkarken, ben ve kızım herkesin o hep gördüğü ama görmezlikten geldiği fotoğrafı veriyorduk dünyaya: Çocuğunu bin bir zorlukla merdivenlerden çıkarmaya çalışan anne fotoğrafı…”
Sevgili okurumun bu yazdıkları neyse ki çok yakın bir tarihe ait değil.
Ama yine de erişilebilirlik açısından okullarımızın çok daha farklı bir durumda olduğunu söyleyemeyiz.
Keşke söyleyebilseydik…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş