Paylaş
Yeniden dik oturma hayalim, nihayet, gerçeğe dönüştü. İki büklüm girdiğim hastaneden dimdik çıktım.
Geçirdiğim operasyon aslında bir skolyoz ameliyatı. Ancak böyle bir ameliyat, benim yaşımda, benim kadar ileri seviyede bir kas hastasına ülkemizde ilk defa uygulandı bildiğim kadarıyla. Omurgam, doğru anatomik şekil verildikten sonra, bir kemik dolgu maddesiyle sabitlendi. Ardından her bir omur bir diğerine titanyum çivilerle çivilendi. İlk altı hafta böyle bir ameliyat için en kritik dönem. Bunu atlattıktan sonra kemiğin tam olarak kaynaması için altı aydan bir seneye kadar uzanan bir zaman dilimi gerekiyor. Benim ileri derecede bir kas hastası olduğumu da dikkate alacak olursak, tam iyileşme için bir yıl sabretmem gerekecek.
Doğrusunu isterseniz, Koç Üniversitesi’nce yürütülen “FSHD Tanısının Moleküler Düzeyde Gerçekleştirilmesi” konulu araştırmaya dâhil oluncaya kadar böyle bir ameliyat olanağından haberim bile yoktu. Ama gördüğünüz gibi, bana göre Türkiye’nin en iyi hastanesi olan Koç Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirilen bu ameliyat daha şimdiden pek çok kolaylıklar getirdi yaşamıma. Eğri duruşumdan kaynaklanan dayanılmaz bel ve bacak ağrılarım geçirdiğim operasyonun hemen ardından yok oldu. Had safhada duruş bozukluğunun akciğerlerimde neden olduğu solunum problemleri de giderek azalıyor. Henüz bilgisayar kullanamıyorum, bunun için biraz daha uzun bir yol kat etmem gerekiyor. Kaslarımın vücudumun bu yeni şekli içinde çalışmayı öğrenmesi lazım. Bunun için gerekli fizyoterapi çalışmalarına başladım bile.
Büyük bir mucize saydığım bu operasyona vesile olan Prof. Dr. Hülya Kayserili’ye,
Bu operasyon konusunda beni yüreklendiren ve kararımı kolaylaştıran Prof. Dr. Mehmet Demirhan’a,
Operasyonu en ince detayına kadar özenle planlayan ve takip eden Dr. İlker Eren’e,
Beni ameliyata hazırlayan anestezi uzmanı Dr. Agah İşgüzar’a,
Ameliyatı gerçekleştiren ve ameliyat sonrası sürecinde beni hiç yalnız bırakmayan sevgili doktorum Caner Günerbüyük’e,
Ameliyatımın başarısını desteklerine borçlu olduğuma yürekten inandığım Prof. Dr. Cüneyt Şar’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Tahmin edebileceğiniz gibi, ameliyatın bitmesi hastane sürecinin tamamlanmış olması anlamına gelmiyor. Dört gün kaldığım Yoğun Bakım Ünitesi’nde başta Dr. Boğaç Özserezli olmak üzere canından bezdirdiğim (nasılını başka bir yazıda anlatacağım) tüm doktor, hemşire ve hastabakıcılara,
Akciğerlerimin herhangi bir problem çıkarmaması için ameliyatımın öncesinde ve sonrasında elinden gelenin fazlasını yapan göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Sinem İliaz’a,
Bütün bu süreçte daima yanımda durarak bana güç veren, hastalığım konusunda uzmanlığı tartışılmayacak nöroloğum Dr. Özgür Öztop Çakmak’a,
Fizyoterapi çalışmalarımı hiç vakit kaybetmeden başlatan ve hastane sonrasındaki süreç konusunda beni yönlendiren Doç. Dr. Özden Özyemişçi Taşkıran ve ekibine,
Gerek tıbbi desteğiyle, gerek sohbetiyle her zaman yanımda olan ve kendimi bir hasta gibi değil de değerli bir misafir gibi hissetmemi sağlayan Dr. Özgür Deniz Tezcan’a da teşekkür ederim.
Teşekkürlerim tabii ki bunlarla sınırlı değil. Benimle ilgilenen tüm hastane personeli kocaman bir teşekkürü hak ediyor. Onlardan bir başka yazıda söz edeceğim sizlere.
İzninizle bu yazıyı, en büyük teşekkürü Türkiye’ye böylesi mükemmel bir araştırma ve eğitim hastanesi kazandıran Vehbi Koç Vakfı’na sunarak noktalamak istiyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş