Paylaş
Bugün bayram. “Nerede o eski bayramlar” diye dertleniyor değilim. Ama çocukluğumdaki bayramların heyecanını, tatlı telaşınını ve neşesini hatırlamadan da edemiyorum.
Bayramdan günler önce hazırlıklar başlardı. Hepimize bayramlık elbiseler dikilir, ayakkabılar alınırdı. 1950’lerin şartlarında zaten çoğu ailede yeni giysiler bayramdan bayrama alınırdı. Arefe gecesi cici elbiselerimizi bir askıyla dolabın üzerine asar, gece boyunca uyanıp uyanıp seyrederdik. Cici ayakkabılarıma sarılıp uyumuşluğum bile vardır.
Bayramın ilk sabahı ezandan önce kalkar bayramlıklarımızı giyer, babamızı bayram namazına uğurlardık. Babam dönene kadar bayram kahvaltısını hazır ederdik. Babamız namazdan döndüğünde el öpme ve bahşiş alma faslına geçilirdi.
Bayramın ilk günü aile büyüklerini ziyaret ederdik. Dedeler, anneanneler, babaanneler, dayılar, amcalar, teyzeler, halalar… Büyüklerden birinin evinde kocaman bir sofra hazırlanır, mutlaka ailece nefis bir bayram yemeği yenirdi. Her birinin ellerini öper, bize hazırladıkları oyalı mendiller için teşekkür eder, bol bol şeker yerdik. Ramazan’ın ardından gelen bu bayramın adı belki de bu yüzden Şeker Bayramı oldu yıllarca.
Bayramın ikinci ve üçüncü günleri bizim evde ikramlar hazırlanırdı. Eş, dost, akraba, komşu ziyaretleri beklenirdi. Biz çocuklar için bunlar hep çok eğlenceli anlardı. Dostluk, sevgi ve neşe içinde geçen ziyaretlerdi zira.
Dedim ya, “nerede o eski bayramlar” diye dertlenecek değilim. Hayat şartları değişti… Hal böyle olunca, bayramlar da aynı kalamazdı. Çok yoğun iş temposundan ve dahası şehrin günlük sıkıntılarından bunalan birçok kişi için bayram şehirden uzaklaşmak ve dinlenmek için bir fırsata dönüştü. Onları anlayabiliyorum. Ama bir yandan da benim yaşadığım coşkuyu ve heyecanı tatmadıkları için onlar adına biraz üzülüyorum.
Sizlere sağlıklı, neşeli ve bereketli bir bayram diliyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Paylaş