Paylaş
Her konuda olduğu gibi engellilik konusunda da sorunlar birinci ağızdan, yani sorunu yaşayanlardan dinlenildiğinde daha iyi anlaşılmakta. Ben de bu sorunlarla ilgili farkındalığı ve empatiyi arttırabilmek için zaman zaman okuyuculardan gelen e-postalara yer veriyorum bu satırlarda. Bugün de, 18 yaşını doldurmuş erkek engelli çocukların sosyal güvenlik haklarının ve yetim maaşı bağlanma hakkının korunması ile ilgili olarak aldığım bir mesajı paylaşmak istiyorum sizlerle.
5510 Sayılı Kanun’a göre kız ya da erkek olduğuna bakılmaksızın malûl olan ve evli olmayan çocukların yaşları ne olursa olsun anne-babaları üzerinden sağlık yardımı alma hakları bulunmakta. Ayrıca bu çocuklar vefat eden ana veya babaları üzerinden yetim aylığı da alabilmekteler. Ancak ilgili kanunda, bu haklardan yararlanmak için “Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip “malûl” olduğunun anlaşılması gerekmektedir” ifadesi yer almakta. Bu ifadede geçen “malûl” ibaresi Eylül ayında kabul edilen Torba Yasa ile “ağır engelli” ibaresi ile değiştirilmiş bulunuyor. Ancak okuyucum mesajında “ağır engelli” ifadesinin de yaşanan mağduriyetleri gidermeye yetmediğini söylüyor.
Mevcut uygulamada; engelli çocuklar 18 yaşını doldurduklarında anne babalarının üzerinden düşürülüyor ve engel oranlarının yeniden tespiti için, sürekli raporları bulunmasına rağmen, tekrar rapor isteniyor. Yeni rapor alım süreci aileler ve çocuklar için çok eziyetli oluyor. Daha da önemlisi uzun süren raporlama ve SGK işlemleri yüzünden sürekli ilaç kullanan bu çocuklar rapor işlemleri sonuçlanıncaya dek özel muayene olmak, ilaçlarını kendileri almak zorunda kalıyorlar.
Okuyucumun mesajına dönecek olursak: “Afşin epilepsisi olan, sürekli antiepileptik ilaç kullanan, 1993 doğumlu %60 hafif düzeyde zihinsel engelli bir erkek çocuk. Erkek çocuklar lise eğitimine devam ediyorlar ise 20 yaşını dolduruncaya dek anne babasının sağlık yardımından yararlanmaya devam eder. Afşin engelliler için Mesleki Uygulama Okulunda (lise) okumasına rağmen, yani öğrenciliği devam etmesine rağmen, 18 yaşını doldurduğunda babasının sağlık yardımından düşürüldü. SGK engelli ya da sağlıklı olup olmadığına bakmadan tüm erkek çocuklar için bu işlemi yapmakta imiş. Biz bunu Afşin’in kullandığı raporlu antiepileptik ilaçlarını yazdırmak için gittiğimiz hastanede kayıt sırasında öğrendik. Kayıt memuru çocuğumuzun prim borcu olduğunu, bu borcu ödememiz gerektiğini, ödeyene dek muayene ve ilaç alımı dahil tüm masrafların tarafımızdan ödeneceğini söyledi. Ankara SGK’na müracaat ettik. SGK görevli memuru borcumuzun olduğunu söyledi. Oğlumuzun öğrenci olduğunu hatırlatmamız üzerine SGK memuru yine aynı cevabı verdi. Haklarımızı bilmediğimizden belirtilen borcu ödedik. Yönlendirildiğimiz ilgili birime gidip gelir testi yaptırdık ve oğlumuz adına ödeyeceğimiz primi hesaplattık. Ancak, bize açıklayıcı bilgi verilmediği için, bu primi her ay ödememiz gerektiğini bilemedik. Afşin sistemde yine borçlu göründü. Üstelik, bu durumda, çocuğumuzun yetim aylığı hakkı olmadığını da öğrendik.”
Bu, kendileri vefat ettiğinde çocuklarına maaşlarının kalacağını düşünüp biraz olsun teselli bulan aileler için kabullenilmesi imkânsız bir durum. Ayrıca, eğer Afşin mevzuatı bilen bir SGK memuruna denk gelseydi 20 yaşını dolduruncaya dek, yani yaklaşık 2 yıl daha, baba üzerinden sağlık yardımına devam etme şansını kullanabilecekti.
Afşin engelli raporundaki % 60 oranı ile SGK Yüksek Sağlık Kurulu’nca ‘’malûl ‘’kabul edilebilirdi. Ancak, muhtemelen, “hafif zihinsel engelli” teşhisi nedeniyle “çalışabilir” kabul edildi. 5510 Sayılı Yasa’da değişen ve yeni düzenleme ile getirilen “ağır engellilik” ifadesi ile aile artık daha da zor durumda. Çünkü raporda ağır engellilik kısmında “hayır” yazıyor. Aile şimdi rapor süreleri bittiği için yeni bir rapor alacak. Raporda eğer ağır engelli kısmı “evet” olarak yazılırsa Afşin elinden alınan sosyal güvenlik hakkına tekrar kavuşacak ve yetim aylığı alma hakkını da kazanacak. SGK Yüksek Sağlık Kurulu kararı da bu yönde olursa, elbette ki…
Baktığınızda, Afşin de birçok zihinsel engelli genç gibi görünüşte sağlıklı ancak tek başına hayatını idame ettiremeyecek durumda. Bu gençleri çalışır görmek zihinsel engellilerin istihdamının neredeyse imkânsız olduğu ülkemizde haksızlık sayılır. Korumalı İş Yerleri Yönetmeliği’nde “istihdamı güç engelli” olarak ifade edilen ve 18 yaşlarını doldurduklarında aileleri tarafından adlarına “vasilik kararı” çıkartılan gençlerden söz ediyoruz.
Benzer bir örnek yakın zamanda TSK’da yaşanmış. Devlet memuru olarak istihdam edilen
% 50 zihinsel engelli genç, adaylık sürecinde tabi tutulduğu sınavlarda -Aday Memur Yönetmeliği’ne göre zihinsel engelli aday memura kendi algı düzeyine göre sorular sorulması gerekirken- engelsiz memurlarla aynı sorular sorulduğundan, aldığı 20 puanla başarısız olmuş. Henüz ilk yılını tamamlamadan, memuriyetinin 8.ayında işine son verilmiş.
Bu durumda, zihinsel engelli bir genç kendisine tanınan istihdam hakkını kullanmış ancak hakları korunamadığından işten atılmış oluyor. Bu genç şimdi hukuki mücadele veriyor. Üstelik % 50 engelli olduğu için ve ağır engelli sayılmadığından babasının sağlık yardımından yararlanamıyor. Hanede birlikte yaşadığı tüm bireylerin geliri üzerinden hesaplanan GSS primini ödüyor. Daha da vahimi babasının vefatından sonra yetim aylığına hak kazanamayacak.
Burada, göz ardı edilmemesi gereken diğer bir konu da engellilik durumunun yaşa bağlı olarak artışı. Zihinsel engelli bireylerin engellilikleri yaşları ilerledikçe, özel eğitimden uzaklaştıkça, istihdam edilip sosyal hayata katılmadıkça artar. Sağlıklı bireylerin bile çoğu zaman zamana karşı yenik düştüklerini biliyoruz. Ya bu çocuklar?.. Down Sendromlu, Otizmli, Serebral Palsili, zihinsel engelliliğin eşlik ettiği metabolik hastalık sahibi gençler?.. Kız çocukları için böyle bir sorun yok. Kız çocuklarının sosyal güvenlik hakları engelli olmasalar bile korunuyor. Eşinden boşanan bir kadın, “çalışabilir” olup olmadığına bakılmaksızın babasının sağlık yardımına devam edebiliyor; babasının vefatı halinde yetim aylığı alabiliyor. Türk aile yapısının geleneği olarak boşanmış ve dul kalan kadınlar korunurken, engelli erkek çocuklar sırf cinsiyetlerinden dolayı haksızlığa uğruyor. “Engellilik”, cinsiyet ayrımı yapılamayacak kadar özel ve farklı bir olgu oysa ki…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileği ile…
Paylaş