Clinton'ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott, yönetimin Rusya politikasını şekillendiren bir numaralı isimdi. Şimdi anılarını yayımladı. Kitapta, Bill ve Boris'in ilişkisi yakın plana alınıyor. Yeltsin'den hiç duyulmamış sarhoşluk hikayeleri de var.
YİRMİ yıllık dış haberciyim ve yaklaşık 16 yıldır düzenli aralıklarla ‘‘soğuk savaşın bitişine’’ tanık oluyorum.
Geçen hafta yine oldu. Roma'daki NATO-Rusya zirvesinde bir kez daha ‘‘soğuk savaşın tabutuna son çivi çakıldı’’. Toplam üç gün boyunca Bush ile Putin arasındaki aşk resmi geçidine tanık olduk. Bu filmi daha önce de gördük. 1986 yılında Reykjavik'teki Reagan-Gorbaçov zirvesinden bu yana, hem de defalarca. 16 yıldır, düzenli aralıklarla ‘‘soğuk savaşı bitiren’’ çiftler şöyle sıralanıyordu: Reagan-Gorbaçov, Bush-Gorbaçov, Bush-Yeltsin, Clinton-Yeltsin, Clinton-Putin. Şimdi de oğul Bush ve Putin.
Bu deja vu duygusunu, Bill Clinton Yönetimi'nin Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott da yaşıyor. Ruslarla anılarını kaleme alan Talbott, salon.com'un kitapla ilgili sorularını yanıtlarken şöyle diyor: ‘‘Basındaki yazıları görünce ‘Aa, soğuk savaş yine mi bitmiş' dedim. Bush ile Putin kesinlikle tekerleği yeniden icat ediyor.’’
Talbott’a göre bugün önemli bir dönüm noktası olarak kutlanan NATO-Rusya Konseyi'nin temelleri aslında Clinton ile Yeltsin'in 1997'de kurduğu NATO-Rusya Daimi Ortak Konseyi sayesinde atıldı. Sonra NATO'nun Kosova'ya müdahalesiyle birlikte ilişkiler fırtınalı sulara girdi. Ancak 11 Eylül dengeleri yeniden yerine oturttu. Talbott'a göre 11 Eylül ortaklık sürecini başlatan bir dönüm noktası olmadı, sadece varolan süreci hızlandırdı.
YELTSİN'İN MACERALARI
Bill-Boris dostluğuna ilişkin çok renkli anılar var Talbott'un kitabında. Talbott'a göre Yeltsin, kocaman yürekli, akıllı bir adamdı ama daima sarhoştu. Clinton daha ilk günden alkol problemiyle tanıştı. 1993 başında yemin töreninden sonra Clinton'ı kutlamak için telefon açan Yeltsin körkütük sarhoştu. Sonra yönetim, telefon görüşmeleri için Yeltsin'in ayık olabileceği saatleri ayarlama çabasına girdi. Ancak aradaki saat farkı ve Clinton'ın geç yatıp geç kalkma alışkanlığı yüzünden saatleri tutturamıyorlardı bir türlü.
3 Nisan'da Vancouver'daki zirvede nihayet Yeltsin'le yüz yüze geliyorlar. İki delegasyon limanda tekne turuna çıkıyor. Ancak tekne daha rıhtımdan ayrılmadan Yeltsin üç tane Scotch devirip, birbiri ardına dört kadeh şarap yuvarlıyor. Bunun üzerine ABD Dışişleri Bakanı Christopher, danışman Stephanopoulos'a bir not iletiyor: ‘‘Adam yemek yemiyor. Durum kötü. Tekne turu iyi bir fikir değilmiş.’’
Aynı akşam, Yeltsin'in sarhoşluğu yüzünden paniğe kapılan delegasyonu, bizzat Clinton yatıştırıyor. Alkolik bir üvey babayla büyüdüğü için, ‘‘Merak etmeyin ben böyle durumlara alışığım. Alkolik filan ama, ayık alternatiflerinden çok daha iyi olduğunu hepimiz biliyoruz’’ diyor.
1994 Eylülü’nde Yeltsin Washington'a gidiyor. Talbott, Yeltsin'in uçağın merdivenlerinden devrile devrile indiğini, sonra da gece yarısı konukevi Blair House'da iyice sarhoş vaziyette, üzerinde donla oda oda dolaşıp ‘‘pizza’’ diye bağırdığını anlatıyor.
Clinton'ın Yeltsin'in bir sözü üzerine basın önünde gülmekten kırıldığı gün de iki lider arasında şöyle bir olay yaşanmıştı: Basın toplantısına gitmeden önce Clinton, Yeltsin'e bir çift kovboy çizmesi hediye etmek için ayak ölçüsünü sordu. İki lider ölçü almak için sağ ayakkabılarını değiştirdiler. Ayak numaraları tıpatıp aynıydı. Bunun üzerine Yeltsin coştu: ‘‘Haydi gel, ayakkabıları değişip basın toplantısına öyle gidelim!’’
İşte o anda Protokol Şefi Vladimir Şevçenko panikledi, ‘‘Boris Nikolayeviç’’ diye fısıldadı, ‘‘Medya bu değişiklikten tatsız sonuçlar çıkarabilir!’’