Kaşıbeyaz'dan nefret ediyorum ama, kebaptan vazgeçmeyi asla düşünmüyorum. Çünkü o maganda mekanına gitmeden de kebap zevkimi tatmin edebiliyorum. Hatta öyle fazla tatmin ediyorum ki, her kebapçı çıkışı vicdan azabı içinde kıvranıyorum. Ama, şimdi yenilen nesnenin cinsinden ötürü vicdan kıpırtısı hissetmeye gerek olmadığını öğreniyorum. Çünkü yeni trende göre ne yediğimiz değil, nasıl yediğimiz önem kazanıyor. ‘‘Ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’’ dedler ya, şimdi artık bu konsept küçük bir değişikliğe uğruyor ve ‘‘ne’’ sorusunun yerini ‘‘nasıl’’ alıyor. Yeni felsefeye göre ‘‘nasıl’’ın dozunu ayarlayıp, kendinizi terbiye ettiğiniz takdirde, ‘‘ne’’ halt yerseniz yiyin farketmiyor. Amerikalı psikolog Susan Olson, insanları yemek alışkanlıklarına göre yedi tipe ayırıyor. Yemekle aramızdaki ruhsal ilişkiye göre belirlenen bu tiplerin vücudu da o ilişkiye göre biçimleniyor. Tipler ve terbiye reçeteleri şöyle sıralanıyor: 1- İçliler Tamamen duygularının sesini dinliyor. İster keyifli olsun ister kederli, mutlaka yemek yiyor. Mutluluk, sevinç, öfke, üzüntü ya da sıkıntıya yemekle reaksiyon veriyor. Bu tiplerin duygularını daha sağlıklı yollarla ifade etmesi gerekiyor. Avaz avaz bağırmak, yastık yumruklamak, bir arkadaşı telefonla aramak veya acılı arabesk dinlemek gibi. 2- Vurkaççılar Asla rutine gelemiyor. Düzenli öğünlere ayak uyduramadığı ve düşünmeden yediği için sürekli olarak buzdolabına vurkaç eylemleri düzenliyor. Sonra pişmanlık hissediyor. Bu tiplerin beslenme alışkanlıklarını hayat tarzı olarak kabul etmesi, normal insanlar gibi yiyemediği için pişmanlığı bırakması ve vurkaç eylemlerinde salatalık ve havuç dilimleri gibi zararsız hedefleri seçmesi gerekiyor.3- Düşünen adamlar Sürekli kendini eleştiren bu tipler, ya hep ya hiç mantığıyla hareket ediyor. Eğer yemekte bir kusuru olduğunu düşünüyorsa, açlık içinde kıvranıp hayatı kendine zehir ediyor. Bu tiplerin kendisine karşı daha şefkatli davranması ve hayatında dengeyi sağlaması, neşeli bir şeyler planlayıp, yemek takıntısını kafasından uzaklaştırması gerekiyor. 4- Zevk düşkünleri Yemekten cinsel bir haz duyuyor; yemeğin görüntüsü, kokusu ve tadıyla müthiş bir aşk ilişkisi yaşıyorlar. Sürekli yemek dergileri okuyup, yeni tariflerin peşinde koşuyorlar. Bu tiplerin yemeğe olan tutkularını edebiyat, müzik veya cinsellik gibi başka alanlara kanalize etmeleri, masaj yaptırmaları ve ille de yemek pişireceklerse az yağlı tarifleri denemeleri gerekiyor. 5- Hayalperestler Yıllar yılı bıkıp usanmadan ideal kilonun özlemiyle yaşıyorlar. Düşler aleminde derinlere daldıkça daha çok yiyor, diyete başladıkları günden daha beter oluyorlar. Bu tiplerin kendileriyle ilgili olumlu bir imaja sahip olmaları, yeteneklerini ön plana çıkarıp, kendilerini mutlu eden şeylere yönelmeleri gerekiyor.6- Keyifçiler Dostlar veya aile arasında yemek yemekten, partilere lokantalara gitmekten daha güzel bir şey düşünemiyorlar. Ancak topluluk içinde kendilerini tamamen yemeğin kollarına terketmekten de korkuyorlar. Bu tiplerin sosyal ilişkileri birinci plana çekip, yemeğe ikinci sırada yer vermeleri, etki altında kalmamak için, ideal kiloya ulaşana kadar diğer keyifçilerle yemeğe çıkmamaları gerekiyor.7- Fitness hastaları Sağlıklı beslenme ve egzersize kafayı takan ve beynine silah dayasanız bir kalem çikolata yediremeyeceğiniz bu sevimsiz tiplere psikologun önerisi şu: diyet ve egzersizin hayatın akışını engellemesine izin vermeyin!Tabii işin ‘‘nasıl’’ından sonra bir de ‘‘ne kadar’’ faslı var. Kansas Üniversitesi'nden Prof.Edgar Chambers, son derece iyi niyetli bir yaklaşımla, oburların aslında ne yediklerini unuttukları için çok yediklerini öne sürüyor. Bir de değişik ambalaj ve kaplardan yenilen yemek ve tıkınma mamullerinde farkedilmeden ölçünün kaçırıldığını düşünüyor. Bu amaçla da şişmanların son 24 saatte neler yediklerini hatırlamaları sağlayacak bazı aletler ve standart kaplar geliştiriyor. Örneğin saat biçimindeki bir levhayla kaç dilim pasta veya pizza yediğinizi işaretleyebiliyorsunuz. Ya da cips benzeri çerezleri kendi standart paketinize koyarak ölçüyü dizginliyorsunuz. Dedim ya adam çok iyi niyetli: ‘‘Yaptığımız şişmanlık araştırmalarında insanlar anket sorularına yanıt verirken, yediklerini eksik söylüyorlar. Aslında ne yediklerini unuttukları için doğru cevap veremiyorlar. Yoksa yalan söylemek niyetinde değiller’’ diyor. Oysa ben kebabın ölçüsü konusunda rahatlıkla yalan söyleyebilirim.