BUNA inanamayacaksınız. Son dönemlerde ABD ve Avrupa'da internetten yayılan bir psikoz türü ortaya çıkmış: Apotemnofili. Türkçesi, insanın sağlıklı organlarını kestirmek için duyduğu şiddetli istek.
‘‘Artık bacaklarımın varlığına daha fazla katlanamıyorum. Acaba riske girmeden bunlardan kurtulmanın bir yolu var mı?’’
Hastalıkların antropolojik kökenini araştıran bilimadamları şimdi dehşet içinde bu tür bilgi alışverişlerini izliyormuş.
Chat odalarında binlerce kişi iş kazalarının faydaları ve motorlu testereler üzerine sohbet edip, Hipokrat yeminini anında bozmaya hazır doktorların isimlerini birbirlerine veriyorlarmış.
Pek az sayıdaki Apotemnofili uzmanlarından biri olan Richard Bruno bu psikozun nedenini şöyle açıklıyor: ‘‘Bugünkü genç kuşağın yetiştiği dönemde televizyonda saatlerce süren yayınlar aracılığıyla özürlü çocuklara bağış toplamak çok modaydı. Bu çocuklar insanlarda şefkat uyandırırdı. Apotemnofiller de özürlü oldukları takdirde daha çok sevileceklerine inanıyorlar.’’
Bu cevabın, psikozun kökenini açıklayıp açıklamadığı konusunda bir fikir birliği yok. Henüz çok yeni bir vaka. Modern çağın diğer yeni vakaları da beslenme bozuklukları. Çevre etkisinden kaynaklanan bulimya, psikiyatrlar için geniş bir pazar oluşturmaya başladı.
Yeni yeni türleri ortaya çıksa da, kültürel çevre etkisiyle oluşan ruhsal bozuklukların yeni birşey olmadığı kesin. Dünyanın değişik yörelerinden inanılmaz örnekler var.
Tıp antropologları değişik yörelere özgü kültürel kökenli ruhsal hastalıkların aynı ilaçlarla tedavi edilemeyeceği görüşünü savunuyorlar. Hatta çok evrensel olduğu sanılan depresyonlar bile kıtadan kıtaya farklı semptomlar gösteriyor. Örneğin depresyondaki bir Avrupalı, karamsar bir ruh halinden şikayetçi olurken, Çinli derdini ‘‘canım sıkılıyor’’ şeklinde ifade ediyor, Afrikalı ise ruhunun kaybolduğunu sanıyor. Depresyonun tedavisinde bile kültürel farkların gözardı edilmesi halinde, teşhisin yanlış olabileceği söyleniyor.
Farklı kültürlere özgü kitlesel delilik biçimleri son zamanlarda bilimadamlarını hayli uğraştırıyor. Örneğin ABD'de sağlıklı organlarını kesme hastalığı olan apotemnofili çok yaygın. Tıp antropologlarının elinde, ruhsal bozuklukların tamamının biyolojik nedenlerden kaynaklanmadığını gösteren önemli kanıtlar var. Bazı ruhsal bozuklukların çevresel faktörlerin etkisiyle oluşması şunu gösteriyor: Afrika, Asya ya da Amerika'da ortaya çıkan ruhsal hastalıkları aynı ilaçla tedavi edemezsiniz...
Koro hastaları cinsel organlarının küçüldüğüne inanıyor
Malezya yerlilerine özgü ‘‘Amok’’ ve Çin, Malezya ve Tayland'da rastlanan ‘‘Koro’’ sadece belli kültürleri etkileyen iki hastalık. Geçen yıllarda Nijerya ve Uzak Doğu'da kitlesel koro histerileri patlak verdiği için medyaya yansıyan haberlerden bilenler vardır. Daha çok Çinlilerde görülen bu histeri, insanın cinsel organının küçüldüğüne inanıp çıldırması şeklinde ortaya çıkıyor. Tabii daha çok erkeklerde görülüyor. Koro hastaları büzüşmeyi önlemek için organın ucuna ağırlık bağlamak ya da toptan kesmek gibi çılgınca yollara başvuruyor. Eski bir Çin inanışına göre korodan korunmak için kaplumbağanın önünden geçmemek ve tavaya atınca eti büzüşüveren tarak (deniz kabuklusu) yememek gerekiyor. 1960'larda Singapur'da ansızın patlak veren bir koro salgını sonucu onlarca erkek organını tutarak hastanelere akın etmiş. O dönemde bu salgının, Müslümanların domuz etlerini zehirlemesi sonucu ortaya çıktığı dedikodusu yayılmış.
Son dönemlerde Çinliler arasında başka bir histeri tipi ortaya çıkıyor; Frigofobi, ya da soğuğa karşı duyulan hastalıklı korku. Güneydoğu Asya iklimlerinde insanlar en sıcak yaz günlerinde battaniyelere sarınıp yün bere ve eldivenlerle dolaşıyormuş. Psikiyatrlar bu fobinin sırrını henüz çözememiş.
Latah histerisi Malgri hastalığı
Grönland Eskimoları arasında rastlanan Antarktika histerisine kapılanlar, buz gibi havada üzerinde ne varsa yırtarcasına çıkarıp koşmaya başlıyor, sonra da komaya giriyorlar.
Avustralya'nın Wellesley Adaları'nda yaşayanlar arasında da ‘‘Malgri’’ diye bir hastalığa rastlanıyor. Toprakta yetişmiş gıda maddelerinin izi kalmasın diye ellerini yıkamadan denize girmiyorlar. Toprakla denizin birbirlerine düşman olduğuna inandıkları için ellerini yıkamadan suya girerlerse mide kramplarına yol açan korku nöbetlerine kapılıyorlar.
Malezyalı köylü kadınlar arasında görülen ‘‘Latah’’ diye bir histeri var. Ağaçtan hindistancevizi düşmesi veya bir köşeden kedi fırlaması gibi ani etkiler sonucu aşırı korku nedeniyle transa geçiyor, müstehcen hareketler yapıp, çevrelerinde gördüklerini taklit etmeye başlıyorlar. En olmayacak emirleri de yerine getiriyor, örneğin pazar yerinin ortasında soyunuveriyorlar. Bu tür korku translarına Sibirya, Japonya, Burma ve Kuzey Amerikalı oduncular arasında da rastlanıyor.