Editörlere müjde! Sağ köşe güzeli, üçüncü sayfa güzeli ya da adı artık her neyse, o güzeller feministlerin eleştiri menzilinden çıktı.
Onlar şimdi, kadını şiddet kurbanı olarak gösteren moda akımını saldırı menziline almış durumdalar. Bu yeni akım, bir dönem yükselen trend olan "eroin şıklığı" ya da anoreksiya efektinden beter. Modeller öyle sağlıksız görünümlü, beti benzi atık, karnı sırtına yapışmış değil. Tam tersi hepsi kanlı canlılar. Kıvrımları gayet yerinde. Yalnız feministlerin itiraz ettiği bir kusurları var. Birazcık cesetler. Onlar suç kurbanı maktuller. Modeller ise ABD’deki top model yarışmasının kızları. New York Times’ın magazin ekinde de aynı konsept hakim. Şık tuvaletler içinde kıstırılmış, bağlanmış, kolu kanadı kırılmış kadınlar var. Sanki Ebu Garib’in estetik işkence versiyonu. Kızanlar olabilir ama itiraf ediyorum, fotoğraflar gerçekten çekici. Hepsi de baktırıyor. Peki ama, kadınlar onca şiddete uğrarken, bu tür moda çekimleri yapmak ne kadar etik bir davranış?
Vahşice işlenmiş cinayetlerin kurbanı olan dişi maktuller de güzeldir. Ana tema bu. İşlendiği yer, Amerikan top model yarışması. Hani bizde Deniz Akkaya imzalı olan TV yarışmasının Tyra Banks’li esas versiyonu. America’s Next Top Model.
İşte bu yarışmada gösterilen moda çekimleri, son bir haftadır ABD’deki feminist yayın organları ve bloglarda yaylım ateşine tutuluyor. Kadın hakları örgütleri, yarışmanın yayınlandığı televizyon kanalı CW ile yapımcı ve sponsor firmaların, Tyra Banks’in protesto edilmesi için çağrılar yapıyor. İnternet bloglarında protesto mesajlarının gönderileceği e-mail adresleri veriliyor.
Kimisi banyoda elektrik akımı verilerek öldürülmüş, kimisi vücudu deşildikten sonra organları çalınarak terk edilmiş, kimi bir merdiven aralığında boğazlanmış, kimisi de bir arka sokakta bıçaklanmış.
Maktul kızlar temasıyla çekilmiş fotoğrafları gören jüri üyeleri "Ölüm bir kadına bu kadar mı yakışır", "Aman tanrım bu ne seksapel", "O bacağın sakatlanmış hali olağanüstü" gibi yorumlarda bulununca feministler iyice çileden çıkıyor. Medyada kadına bakış açısıyla ilgili eleştirileriyle tanınan feminist yazar Jennifer Pozner, ceset temasını katıksız kadın düşmanlığı olarak yorumluyor ve "Top model yarışmasının mesajı şu: En seksi kadın, ölü kadındır. Kızların üzerine titrediğini söyleyen Tyra Banks, reklam sektöründe kadın düşmanlığının en arsız, en utanmaz örneğini yarattı" diye yazıyor. Fotoğraflardan tiksindiğini de ekliyor.
İkilem de burada ortaya çıkıyor. Fotoğraflar tuhaf bir şekilde iğrenç durmuyor. Hepsi öyle punduna getirilmiş ki, boğazında katilin parmak izlerinin moru-sarısı kalmış güzel ceset dekoru insanı hiç irkiltmiyor. Bu etkiyi yaratan, onun gerçek bir maktul olmadığı bilgisi mi, yoksa kadının şiddete uğraması karşısındaki alışmışlık duygusu mu?
Amerikalı reklam teorisyeni Jean Kilbourne’a göre kadına yönelik zulmün güzellik ve cazibe ile bütünleştiği bir hayal álemi yaratan reklam sektörü, kadını insan sıfatından sıyırmaya çalışıyor. Böylelikle gerçek hayattaki zulüm daha az dehşet verici görünüp kanıksandığı gibi, gıpta edilir bir hal de alıyor. İşte bu nedenle ceset temalı foto çekimi de bu amacın en sinsi örneği olarak görülüyor.
ŞÖHRET YERİNE CESET
Amerikan Ulusal Kadın Örgütü’nün (National Organization for Women - NOW) New York şube başkanı Sonia Ossorio "Toplumumuzda kadına yönelik şiddet öyle bir gerçeklik haline geldi ki, eğlence sektörünün de bu gerçeklikten pay çıkarıp şiddeti eğlence haline getirmesine ihtiyacımız yok. Kadınlara yönelik bir programda kadın düşmanlığı yapılması trajikomik bir durum" diyor.
Feminist yazarlara göre milyonlarca TV seyircisinin zararsız fotoğraflar olarak baktığı o görüntülerde aslında kadınlar moda ve eğlence uğruna aşağılanıyor, nesneleştiriliyor. Yarışmaya katılan o zavallıcıkların ancak erotik ve kışkırtıcı bir şekilde eziyet edilip katledilmiş halleriyle mutlak güzelliğe ulaşabilecekleri mesajı veriliyor. Onlar Tyra Banks kadar şöhretli olmak istiyor, ancak sadece ceset olabiliyorlar.
Yarışmada geçen sezon bir bölümde işlenen anoreksiya teması da hayli eleştiri almış ve yarışmacıların açlıktan perişan halleri, insanın kendi kendine eziyeti olarak değerlendirilmişti. Nitekim o programdan bir zaman sonra anoreksik modellerin ölümleriyle konu iyice gündeme oturdu. Milano ve Madrid’deki moda haftalarında sıfır beden modellerin podyuma çıkması yasaklandı.
Aslında kadınların estetik bir şekilde dayak yemiş, tecavüze uğramış, işkence görmüş ve uyuşturucu verilmiş halleriyle fetiş malzemesi olduğu reklamlar yıllardır piyasada. Moda ve kozmetik reklamları bu tür erotik eziyet sahneleriyle dolu. Ancak kadın örgütlerine göre bu trendin ceset temasıyla bir yarışma programına taşınması, reklamdan "reality show" boyutuna geçiş anlamına geliyor. Endüstri, bu yarışmadaki ürün yerleştirmeleri sayesinde, kadını aşağılayan "reklamlarını" prime time programına taşımış oluyor.
Böylece seyirci, aşk, güzellik, sağlık, çalışma hayatı ve para gibi konularda gerçeklikten kopup, sadece o ürünlerle mutlu olabileceği fikrine kapılıyor. Ve yapılan çok sayıda araştırma şunu gösteriyor: İnsan ne kadar çok reklam seyrederse, kendi varlığıyla ilgili hoşnutsuzluğu da o oranda artıyor.