Pozitif ayrımcılıkta korkacak bir şey yok Uganda’da bile (!) var

Yasama platformunda işler hiç de kadınların istediği gibi gitmiyor.

Bir kere namus cinayeti faillerine yönelik koruma, yeni ceza yasası tasarısındaki yerini aynen koruyor. Anayasa değişikliği paketi de kadınlar açısından TCK tasarısıyla gayet uyumlu bir çizgide. Kadın-erkek eşitliğini vurgulayan 10’uncu maddeyi fiilen yaşama geçirecek pozitif ayrımcılık önergesi kabul görmüyor. Paket şimdiki haliyle kağıt üzerinde kalacak gayet sudan bir eşitliği içeriyor. Çok paradoksal ama, kadınların farklı konum ve ihtiyaçlarını dikkate almadığı için eşitliği değil, tam tersine eşitsizliği koruyan bir madde bu. Oysa ki seçme ve seçilme hakkıyla, eğitim ve istihdamda eşitlik için kadına ayrıcalık tanıyan nice ülke var.

28 Mart yerel seçimlerinde, il, ilçe ve beldeler dahil topu topu 16 kadın belediye başkanı çıkarabildik diye çok mu sızlandınız? Hindistan’daki tabloyu görseniz sızlanmak bir yana, halimize ağlarsınız. Nüfusu itibarıyla dünyanın en büyük demokrasisi diye tanımlanan bu ülkede yerel yönetimlerde görev yapan tam 900 bin kadın var. Bunların 80 bini yerel organların başındaki yönetici konumunda. Eh ülke çok kalabalık diyecek olursanız, bu rakam nüfusun astronomik oluşundan değil, kadın kotasından kaynaklanıyor. Yerel yönetimde kadınların oranı yüzde 33. Böylece erkek egemenliği altında ezilen kadınlar özgüven kazanmaya ve kadın politikacılar da kız çocuklarına model teşkil etmeye başlamış.

Hindistan’da 1993’te yapılan anayasa değişikliğiyle cinsiyet eşitliği fiilen, uygulamaya yönelik olarak düzenlenmiş durumda. Kadınların, gelenek ve inanç sistemlerinden kaynaklanan dezavantajlı konumu nedeniyle devlet, kadınlara yönelik koruyucu önlemler almakla yükümlü kılınmış. Din, ırk, kast, cinsiyet veya doğum yeri temelinde kadına karşı her türlü ayrımcılığı yasakladığı gibi şöyle diyor: ‘Bu anayasadaki hiçbir hüküm, devleti, kadın ve çocuklara yönelik özel imtiyazlar tanımaktan men edemez. Bu anayasa, istihdam, eğitim ve aile hukuku da dahil her alanda kadınlar yararına düzenlemeler yapılmasını mümkün kılar.’

BİZİM MADDE NE DİYOR

İşte TBMM’deki anayasa değişikliği paketi görüşmelerinde AKP’li kadınların dahi kabul etmediği pozitif ayrımcılık ilkesi bu modelden ibaret. CHP’li kadın milletvekilleri, 10’uncu maddedeki cinsiyet eşitliğinin fiilen sağlanması için bir önerge veriyor ve ilk tur oylamada AKP’den Serpil Yıldız dışında hiçbir kadın vekilden olumlu oy çıkmıyor. (Bizim ilave baskıya girdiğinde dünkü ikinci tur oylama henüz yapılmamıştı.)

CHP’lilerin önergesi şöyle: ‘Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir, cinsler arası eşitliğin fiilen yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla alınacak geçici önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayrım ve imtiyaz sayılmaz.’

AKP’nin, imzaladığımız uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstünde sayılıyor diye üzerinde ısrar ettiği madde ise şöyle: ‘Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir, devlet kadınların ve erkeklerin eşitliğinin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.’ Kadının İnsan Hakları Vakfı, maddenin bu haliyle AB uyum kriterlerini karşılamaya yeterli olmayacağını söylüyor. Çünkü bu durumda devlete şu konularda hiçbir fiili sorumluluk düşmüyor:

Kadınların siyasette temsil olanaklarını genişletmek,

Kadınların devlet kadrolarında çalışma olanaklarını genişletmek,

Kadınlara iş hayatında erkeklerle fırsat eşitliği sağlamak,

Kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlamak,

Kadınlara karşı ayırımcılık yapan kanunların değiştirmek,

Kadınların toplumsal hayata eşit katılımını sağlamak.

Pozitif ayrımcılık sayesinde kadınların siyasette yükseldiği diğer bir ülke Arjantin anayasasında ‘Bu anayasa tüm siyasi hakların tamamıyla kullanılabilmesini garanti eder. Seçme ve seçilme hakkı evrensel, eşit, gizli ve zorunludur. Siyasi partilerin ve seçim sisteminin düzenlemelerindeki olumlu ayrımcılık faaliyetleriyle, seçimler ve parti görevleri için aday olan kadın ve erkekler arasındaki gerçek eşitlik fırsatı garanti edilir’ diyor. Sonuç: 1991 yılından itibaren kadın milletvekillerinin oranı yüzde 3’ten yüzde 30’a fırlıyor.

AB’ye yeni üye olan Malta’da da anayasa, cinsiyetler arası her türlü ayrımcılığın önlenmesi için devleti yükümlü kılıyor ve aynı işte çalışan kadınla erkeğe eşit ücret garantisi getiriyor.

EŞİTLİK BAZEN EŞİTSİZLİKTİR

Dezavantajlı azınlık gruplarına olumlu ayrımcılık uygulaması sadece gelişmekte olan ülkelere özgü bir konsept değil. Zenginler Grubu üyesi Kanada’da yasanın her bireye eşit ve adil biçimde uygulanabilmesi için, sosyo-ekonomik koşullar ve bireyin ait olduğu grubun özel konumu da dikkate alınıyor.

UGANDA’NIN YÜKSELEN KIZLARI

Kadına yönelik pozitif ayrımcılık, gelişmekte olan bazı ülkelerde özellikle eğitim alanında çok etkin bir şekilde uygulanıyor. Örneğin Uganda’da. Devlet, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmemesi için çok sıkı kampanyalar yürütüyor. Devlet her ailenin en az iki kız çocuğunu ilköğretimde parasız okuttuğu için, eğitim gören kızların sayısı hızla yükseliyor, başarı düzeyleri erkekleri katlıyor. Kızların üniversiteye girişini garanti altına almak için puan katsayısı erkeklere göre yüksek tutuluyor.

Aslında Uganda bir kadın cenneti değil. Ülke gelenekleri, erkek çocukların öğrenim masraflarını karşılasın diye başlık parası karşılığında kızların erkenden başgöz edilmesini öngörüyor. Kadınların kocalarına yemek sunarken diz çökmesi, dul kalan kadınların kayınbiradere varması da geleneklere dahil. Ancak İdi Amin diktatoryasında büyük zulüm gören, yıllarca gerilla savaşı yaşayan Uganda, 2000’li yıllarda aniden silkiniyor ve kadın hakları alanında öncü devletlerden biri haline geliyor.

Bunların hepsi pozitif ayrımcılık sayesinde gerçekleşiyor. Kadın kotası meclisteki kadın oranını yüzde 20’ye çıkarıyor. Türkiye’de ise bu oran sadece yüzde 4.4. Uganda’daki yerel meclislerde de kadınlara ayrılan sandalye oranı üçte bir.

Peki bu uğraş, sadece mecliste daha fazla kadın yüzü görülsün diye mi? Elbette hayır. Şimdi onlar, yüzyıllardır kadını ezen, aşağılayan gelenekleri kırmak için ulusal mücadele veriyorlar. Kota uygulaması sayesinde kadınların özgüveni ve toplumun kadınlara olan güveni artıyor, böylece önlerinde yeni kapılar açılıyor.

Bizim basında, pozitif ayrımcılığa karşı çıkan bazı kadın yazarların savunduğunun aksine, sırf kadın diye milletvekili ya da yerel yönetici olan kadınlar, siyasetin kalitesini bozmuyor.

Şunu unutmayalım; Siyasetteki bütün erkekler, sırf erkek oldukları için o yerlere geliyor.

32 ÜLKEDE KADIN KOTASI VAR

Siyaset ve toplumun diğer alanlarında kadınların yükselmesini sağlamak için gündeme gelen kotalar, ebediyen sürecek bir uygulama değil. Bu sadece yüz yıllardır süregelen dengesizliğe ince ayar yapmak üzere alınan geçici bir önlem. Amaç, taşları biraz yerine oturtmak. Geçici bir önlem olarak görülse de, bugün siyasette kota uygulaması pek moda. 32 ülkede ulusal ya da yerel meclislerde kadın kotası mevcut. Bazılarında meclislerdeki sandalye sayısı yüzde 10-30 oranında kadınlara ayrılıyor. Kimi ülkelerde ise siyasi partiler aday listelerinin yüzde 20-40’ını kadınlara ayırıyor. Tabii kotalar çok tartışma yaratıyor. Örneğin ABD’de kota isteniyor, ancak erkekler bu uygulamanın kendilerine karşı ayrımcılık olacağını savunuyor. Bazı kadın grupları ise kotanın, psikolojik bir tavan oluşturup, kendilerini sınırladığını ileri sürerek karşı çıkıyor. Çünkü böylece kadınların gelecekte çoğunluğa erişmesi imkansızlaşıyor. Bugün dünyadaki ulusal meclislerin toplam yüzde 13’ü kadınlardan oluşuyor. Kota uygulayan ülkeler arasında Arjantin, Belçika, Bosna, Brezilya, Fransa, Güney Afrika, İsveç, Nepal, Kuzey Kore, Filipinler, Dominik Cumhuriyeti, Guatemala, Panama, Venezüella, Şili ve Uganda gibi ülkeler bulunuyor. Norveç daha da ileri gidiyor ve şirket yönetim kurullarında yüzde 40 kadın kotası uygulanması yasayla zorunlu kılınıyor.
Yazarın Tüm Yazıları