Türkçe’nin gündelik jargonundaki Patagonya atışlarına artık bir son vermek gerekiyor. Neticede orası düşsel bir ülke değil.
Arjantin ile Şili topraklarına yayılmış, nefis doğa güzellikleriyle ünlü bu bölge geçen hafta yine bir sataşmaya alet edildi. Demirel ile Erdoğan arasındaki "Türban takan Suudi Arabistan’a gitsin-gitmesin" tartışmasında AKP’li vekiller, Demirel’i kastederek "Sen Patagonya’ya git, bunamış" diye bağırdılar. Demirel’in parlak zihnini savunmak bana düşmez ama, Patagonya’yı savunmak istiyorum. Çünkü gerçekten var olan bir "ülke" (toprak parçası anlamında) bu şekilde aşağılanmayı hak etmiyor. Aynı Uganda gibi...
Yıllar önce Hürriyet’in İstanbul ilavesinde kentin susuzluk sorunuyla ilgili haberin başlığı manşete şöyle yansımıştı: "Uganda’ya döndük."
Küçümseme içerikli benzetmelerimizin bir numaralı ülkesi Uganda’ya hakaretin dışında, haberde bir problem yoktu.
Yani, bize göre yoktu.
O dönemde Dış Haberler Müdürümüz Ferai Tınç’tı. Ugandalılar Ferai’yi telefonla arayıp haberi esefle karşıladıklarını belirtmişlerdi. Ama hakaret yüzünden değil, yapılan talihsiz hata yüzünden.
Meğerse Uganda, kurak Afrika’nın görece sulak ülkelerinden biriymiş.
Biz de Uganda’nın sulak olduğunun pek farkında değildik ama, bunu bilmek için ilkokul düzeyinde coğrafya kültürü yeterliydi. Dünyanın ikinci büyük tatlı su kaynağı olan Victoria Gölü, Uganda’da. Daha doğrusu, Uganda, Tanzanya ve Kenya, 68 bin kilometrekarelik gölün çevresinde kümelenmişler.
Victoria, Nil Nehri’nin en önemli kaynağı. Nil Nehri, bizim de bir yamacında bulunduğumuz Akdeniz’e Victoria’nın sularını taşıyor.
Hani böyle bir ilişkimiz de var.
Benzetme yaparken destekli atmak gerekiyor. "Sahra’ya döndük" ya da "Ha Gobi, ha İstanbul" desen, kimse telefon edip hatanı suratına vurmayacak.
MUZ CUMHURİYETİ DESEK
Kültürümüzde, muz cumhuriyeti kavramıyla eş anlam taşıyan Patagonya’ya da benzer muamele yapıyoruz. Evrensel nitelik kazanmış "muz cumhuriyeti" deyişi dururken...
Geçen hafta Süleyman Demirel ile Tayyip Erdoğan arasındaki polemikte AKP sıralarından "Demirel, Patagonya’ya gitsin" diye sesler yükseldi. Bunak diye de bağırmışlar ama, Demirel’in parlak zihnini savunmak bana düşmez.
Bununla birlikte Patagonya’yı savunmak istiyorum.
Arjantin ve Şili diplomatik misyonları, yıllardır neden hiç sesini çıkarmaz anlamıyorum. "Patagonya sizin sandığınız gibi, sapık diktatörlerin yönettiği düşsel bir ülke değil. Orası Güney Amerika’da genişçe bir alanı kaplayan bir doğa cenneti" demiyorlar bir türlü.
Demişlerse bile, yerine ulaşmadığı kesin.
Patagonya’nın, Victoria Gölü gibi ilkokul coğrafya kitaplarında yer aldığını pek hatırlamıyorum. Ancak doğa-macera-seyahat literatürünün en sevdiği yerlerden biri olan Patagonya’nın, Arjantin ve Şili’nin güneyinde Antarktika’ya doğru uzanan, bir tarafı bozkır, diğer tarafı buzullarla kaplı harikulade vahşi bir yer olduğunu biliyorum.
KOCA AYAKLILARIN ÜLKESİ
Rivayete göre ünlü kaşif Ferdinand Magellan, 1520 yılında ismini verdiği Magellan Boğazı’ndan geçerken bu topraklarda gördüğü lama postlarına bürünmüş, battal boylu koca ayaklı yerlilere, İspanyolca’da ayak anlamına gelen "pata" sözcüğünden türetme yaparak "Patagoni" adını vermiş. "-gon" takısı hiçbir anlam taşımadığından bu etimolojik yorum biraz tartışmalı, ancak 16. yüzyılda Avrupalılar bu uzak ülkenin adını "Koca ayaklıların ülkesi" olarak bilmişler.
Genel adları Tehuelche olan bölge yerlilerinin soyu, Avrupalılar ile ilk temasların ardından tükenmeye başlamış.
Keşiflerle birlikte kulaktan kulağa yayılan söylence, Patagonya’da "Patagon" adlı insan boyunun iki misli cüsseye sahip devlerin yaşadığı inancına yol açmış. Ancak 18. yüzyıldan itibaren bu mitos silikleşip, sonunda yok olmuş.
Yani Patagonya ile ilgili ilkel kavrayışlar iki yüzyıl önce terk edilmiş. Şimdi on binlerce turist akın ediyor bölgeye. Guanako denilen lama türleri, nandu adlı devekuşları, akbabaları ve flamingolarıyla yabani hayat harikası olan Patagonya’nın Şili tarafında tabiat parkları, Arjantin kesiminde ise ürkütücü güzellikte buzullar yer alıyor.
Sanırım, AKP’lilerin de bu coğrafya bilgilerini edinmesi gerekiyor. Özellikle de Başbakan Erdoğan’ın, "Türban takmak isteyen Arabistan’a gitsin" diyen Demirel’e "Bu ülkenin evlatlarına başka coğrafyada adres vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin" diye çıkışmasının ardından.