Nereye ark ettiğini söyle, ne kadar yolsuzluk yaptığını söyleyeyim

Ustura adını taşıyan erkek berberinin bile vale parking levhası koyduğu bir semtte oturuyorsanız, akşam eve döndüğünüzde park yeri bulamazsınız.

Bu, bana göre bir yolsuzluk çeşididir. Berberden lokanta ve gece kulübüne, her önüne gelenin valesi sizin sokağınıza park ederse, siz açıkta kalırsınız.

Belki uluslararası şeffaflık kuruluşlarının yolsuzluk endeksleri için bir kriter değildir ama, bana göre haksız rekabettir; iyi bahşiş alan kapı gibi valenin şerriyle insanı korkutarak baskın çıkmaktır, dolayısıyla yolsuzluktur.

Bilindiği üzere kaldırımların yüksekliği de vatandaşların yasakları ne kadar umursadığının göstergesidir. Satın alınan 4x4’lerin yüksekliğine paralel olarak kaldırımlar da yükselir.

Trafikteki davranış biçimi ve park etme alışkanlıklarından etik sonuç çıkaran tek kişi ben değilim. Amerikalı iki akademisyen de New York’un meşhur otopark belalılarından yola çıkarak bir yolsuzluk endeksi oluşturmuş. Columbia Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden Raymond Fisman ve California Üniversitesi’nden Edward Miguel. Her ikisi de yolsuzluk uzmanı. Birleşmiş Milletler’deki diplomatların ödemedikleri otopark biletlerinin oranı üzerinden, o diplomatların mensup oldukları ülkelerin yolsuzluk endeksini çıkarmışlar.

Diplomatik park etmeyle yolsuzluk arasında nasıl bir ilişki kurmuşlar diyecek olursanız, iki uzmanın yanıtı şu: Hatalı park etmek, yolsuzluğun standart tanımına harfiyen uyar. Yani, kişisel amaçlar uğruna yetkiyi suiistimal etmek. Bu nedenle de bir diplomatın hatalı park etmesi, ülkesindeki yolsuzluk kültürünün göstergesidir.

Dünyanın dört bir yanındaki irili ufaklı ülkelerden New York gibi bir metropole gelip de hemen bir günde park etmeyi öğrenmek kolay iş değil. Bir kere "park etmek yasaktır" diye bir levha yok. "Buraya park etmeyi aklından bile geçirme" şeklinde, kimilerine şaka gibi görünecek bir uyarı var. Sonra farklı renklere boyanmış kaldırım kenarları mevcut. Katiyen duramazsın (kırmızı), kısa süre duraklayabilirsin (beyaz), mal yükleyebilirsin (sarı) gibi.

BM’deki diplomatlar bu kuralları er geç öğrendikten sonra, kuralları takmamayı da öğreniyorlar. Dokunulmazlıkları bulunduğu için sileceğe iliştirilen park bileti bedelini ödeme zorunluluğu duymuyorlar.

Ancak işte bu vurdumduymazlık, yolsuzluk endeksi şeklinde onlara geri dönüyor. Fisman ve Miguel, 1997 yılının ekim ayından 2002’nin ekim ayına kadar geçen süre içinde kesilmiş, toplam 18 milyon dolar tutarındaki 150 bin park biletini bilgisayar yardımıyla tasnif ediyor. Biletlerin hangi diplomatik misyona kesildiği belli olduğundan istatistik çıkarmak çok kolay oluyor. En fazla kural ihlalinin, yüzde 43 ile yükleme alanlarında yapıldığı ortaya çıkıyor.

Çalışma 2002 sonrasını kapsamıyor. Çünkü o tarihten sonra New York önlemler almaya başlıyor. Park biletlerini ödemeyen ülkelerin diplomatik plaka sayısı beşten üçe indiriliyor. Kalkınma yardımları azaltılacak diye tehditler savruluyor ve bu nedenle durumlar değişmeye başlıyor.

ENDEKS BOZAN İSTİSNA

Ülkeler endeksine gelince, birinci sıraya Kuveyt oturuyor, son sırayı da Türkiye (146.) alıyor. Listenin geri kalanında çok göze batan bir uyumsuzluk yok, ancak birinci ve sonuncuda uluslararası diğer endeksler açısından maalesef problem var. Dünya Bankası’na göre Kuveyt dünyanın en yolsuz ülkesi değil, Türkiye de bu kadar temiz değil. Kuveyt’in katsayısı (-1,07), Türkiye’ninkinden (0,01) daha iyi bir derece. Park bileti klasmanında 145. gelen İsveç’in Dünya Bankası’na göre derecesi de -2,55. Yani, 145. ile 146. arasında uçurum var.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2006 raporuna göre Türkiye yolsuzluk sıralamasında 60. sırada yer alıyor. Yani ne birinci sıradaki Finlandiya, İzlanda ve Yeni Zelanda gibi çok iyi, ne de son sıradaki Haiti kadar kötü. Ayrıca 2005 yılına göre pozisyonumuzu düzelttiğimiz de görülüyor.

Listenin geri kalan bölümü ise Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün çıkardığı yolsuzluk endeksinin hatasız bir yansıması şeklinde. İlk ondaki ülkeler, Mısır, Çad, Sudan, Mozambik, Arnavutluk, Angola, Senegal ve Pakistan, iki endekste de aşağı yukarı aynı yerlerde. Park bileti endeksinde ilk onda fazladan Bulgaristan da var.

Türk diplomatların son sırada yer alması, kuralları ihlal etmedikleri anlamına gelmiyor. Fisman ve Miguel’in raporuna göre Türk diplomatlar, Ortadoğu ve Balkanlar’daki diğer ülkelerin diplomatları kadar hatalı park ediyor, ancak diğerlerinin aksine biletlerin bedelini ödüyorlar. Yani temiz bir sicile sahip olmak, kusursuzluğu ifade etmiyor.

Kusursuz olanlar, yine çok disiplinli bildik ülkelerden. Norveç, İsveç, Danimarka ve Kanada’dan. Onlar hiç hatalı park etmemişler. Türkiye’den daha aşağı sırada yer almaları, hesaplama yönteminden kaynaklanıyor. Diplomat sayısı, biletlerin yıllara dağılımı, ülkenin milli geliri gibi kıstasları içeren karmaşık bir denklem söz konusu.

Fisman ve Miguel, raporun yöntem ve gerekçe bölümünde, yabancı diplomatların ülkelerindeki yolsuzluk kültürünü New York’a taşıdıklarını belirtiyorlar. Türk diplomatların ise imtiyazı kötüye kullanmadıkları görülüyor.

Peki ama çok kibar ve temiz ahlaklı diplomatlar yetiştiriyoruz da, neden hepimiz onlar gibi olamıyoruz?

ABD’Yİ SEVMEYEN ÜLKELERİN DİPLOMATLARI KURALLARI DAHA FAZLA İHLAL EDİYOR

Fisman ve Miguel’in park bileti çalışması sonunda iki önemli tespit çıkıyor:

1) 11 Eylül 2001’de New York’u hedef alan terör saldırılarından sonra, diplomatların park ihlallerinde yüzde 80’e varan oranda düşüş görülüyor. Ama geçici olarak. Burada ilginç olan nokta, kural ihlalini azaltan diplomatların Müslüman ülkelerden olması. İki uzman bu trendi, 11 Eylül sonrasında Müslümanlara yönelen düşmanca davranışlara, gergin iklime bağlıyor.

2)Yapılan anketlerde, ABD’yi sevmeyenler olarak öne çıkan ülkelerden gelen diplomatların daha fazla hatalı park ettiğini, bilet paralarını ödemediğini tespit ediyorlar. Türkiye burada da kuralı biraz bozuyor. Pew araştırma kuruluşunun 2006 global eğilimler anketine göre Türklerin yüzde 69’u ABD’ye gayet olumsuz bakıyor. New York’taki Türk diplomatlar ise bu hisleri yansıtmıyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları